3 Haziran 2015 Çarşamba

Osmanlı Milletleler topluluğu


 

İngiliz milletler topluluğuna uluslararası bir koalisyon deniyor. İsmini ortak çıkar, ortak zenginlik manasına gelen ‘Commonwealth’ kelimesinden almış.

Sömürge döneminde başlayan bu birliktelik günümüzde devam ediyor.

Söz konusu ülkelerin genel valileri kraliçe tarafından atanıyor...

Artık herkes İngilizlerin taktiklerini iyi biliyor, uluslararası politikalarını iyi biliyor.

Dış ülkelerdeki faaliyetlerini hangi temel üzerine bina ettikleri özellikle ülkemiz ve çevre ülkelerinde iyi biliniyor.

Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışında üstelendikleri misyon ve hainlikleri günümüzde çok daha iyi açığa çıkmış durumda.

Irak’a Saddam bahanesiyle oluşturulan zulüm koalisyonunun baş aktörlerinden biri İngilizler idi.

Henüz yapılan zulümüm çapı açığa çıkmış değil, ama günden bugüne Irak’ta kan durmuyor.

Tarihe baktığımızda asırlardır özellikle Afrika ve Müslüman ülkelere uyguladıkları misyoner faaliyetleri geçmişten beri devam etmektedir.

Bugün dünyadaki genel huzursuzluk; mazlumların her geçen gün çoğalmasının gerçek nedeni nedir sorusuna gelince ilk akla gelen bu ülke değil mi, demekten kendini alamıyor insan!

Yaklaşık bir asır önce yıkılan Osmanlı İmparatorluğu sonrasında geride çok sayıda devlet ortaya çıktı.

Bunlardan yakın çevremizde bulunanlar ise Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, Libya ve diğerleri.

Bu ülkelere baktığımızda imparatorluk yıkıldıktan sonra yaklaşık bir asırdır huzur, güven ve istikrar bulamamışlar. Bu ülke insanları bir diaspora yaşamış ve yaşıyorlar. Tabii zenginlikleri kendilerine yar olmamış.

Ya iç savaş, iç karışıklıklar ya da komşularıyla savaşlar yapmışlar, petrol zenginlikleri berhava olmuş.

Bu ülkeler zengin kaynakların fakir ve mağdur bekçileri durumuna düşmüşler.

Bunun tek nedeni güven ortamı olmadığı gibi, ülkelerini adil yönetecek adil ve dirayetli bir lider bulamamışlar.

Günümüz dünyasının demokratik yönetim şekline ayak uyduramamışlar ya da bu uyumu sağlamaları için fırsat verilmemiş...

Devlet ve millet olma şuuru başka bir şey herhalde, bu şuurun olmadığı ülkeler zulümden kurtulmadıkları gibi huzur ve güven ortamı bulamamış sahip oldukları zengin kaynakları iyi değerlendirememişler.

Geride bir asır kalmış, şimdi bu ülkeler ve özellikle bu ülkelerin milletleri geçmişten ders alabilecekler mi?

Eğer bu ülkeler ırkçı ve aşırı milliyetçi duygulara gark olmasalardı, imparatorluğa ihanet yerine bağlılıklarını bildirseydiler bugünkü halleri nasıl olurdu?

Şüphesiz ki bugün bu ülke insanlarının huzuru, güveni, refahı ve zenginlikleri çok çok daha iyi olurdu.

Bu olduğu gibi bu ülkeler ülkemizin önderliğinde uluslararası topluluk nezdinde çok daha itibarlı olurlardı.

Bu ülkeler huzur, güven ve refah içinde oldukları gibi, kuvvetle muhtemel dünyada mazlum, mağdur Müslüman kalmamış olurdu.

Çünkü birlik ve beraberlik söz konusu değerlerin oluşmasına neden olacaktı.

Şimdi hiç değilse bu ülkeler geçmişten ders alırlar mı?

Bir asırdır devam eden bu zulüm, bu yıkım, bu insanlık dramı ülkemiz önderliğinde bitirilmez mi?

Bu önemli hareketi başlatmak için gerekli olan ise birlik ve beraberlik ruhunun canlanması, bu dinamizmin harekete geçirilmesine bağlı.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın her defasında üzerinde durdukları hayati husus ise, birlik ve beraberlik; “bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım” ifadesini sadece ülkemizin huzur ve güveni için değil; çevre ülkelerde yıllardır yaşanan insanlık dramının son bulması, huzur ve güven ortamının tesisi ve kalkınma hamlelerinin sürmesi için bu anlamlı mesajı veriyorlar.

Seçimlere dört gün kaldı, ülkenin istikrarının bozulmaması, güven ve yatırım ortamının sürmesi için tek parti iktidarının sürmesi zaruret haline gelmiş.

Bu durumda iktidara en yakın parti ise Ak Parti.

Ak Partinin aralıksız üç dönem iktidara gelmesiyle ülkemiz çok önemli ve yararlı bir değişime şahit oldu. Gerek bu değişimin, kalkınma hamlesinin sürmesi ve gerekse mazlum Müslümanların kurtuluşu Ak Parti iktidarının güçlü bir şekilde devamına bağlı...