İngiliz milletler
topluluğuna uluslararası bir koalisyon deniyor. İsmini ortak çıkar, ortak zenginlik manasına
gelen ‘Commonwealth’ kelimesinden almış.
Sömürge döneminde
başlayan bu birliktelik günümüzde devam ediyor.
Söz konusu ülkelerin
genel valileri kraliçe tarafından atanıyor...
Artık herkes İngilizlerin
taktiklerini iyi biliyor, uluslararası politikalarını iyi biliyor.
Dış ülkelerdeki
faaliyetlerini hangi temel üzerine bina ettikleri özellikle ülkemiz ve çevre
ülkelerinde iyi biliniyor.
Özellikle Osmanlı
İmparatorluğunun yıkılışında üstelendikleri misyon ve hainlikleri günümüzde çok
daha iyi açığa çıkmış durumda.
Irak’a Saddam bahanesiyle
oluşturulan zulüm koalisyonunun baş aktörlerinden biri İngilizler idi.
Henüz yapılan zulümüm çapı
açığa çıkmış değil, ama günden bugüne Irak’ta kan durmuyor.
Tarihe baktığımızda
asırlardır özellikle Afrika ve Müslüman ülkelere uyguladıkları misyoner
faaliyetleri geçmişten beri devam etmektedir.
Bugün dünyadaki genel
huzursuzluk; mazlumların her geçen gün çoğalmasının gerçek nedeni nedir
sorusuna gelince ilk akla gelen bu ülke değil mi, demekten kendini alamıyor
insan!
Yaklaşık bir asır önce
yıkılan Osmanlı İmparatorluğu sonrasında geride çok sayıda devlet ortaya çıktı.
Bunlardan yakın çevremizde
bulunanlar ise Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, Libya ve diğerleri.
Bu ülkelere baktığımızda
imparatorluk yıkıldıktan sonra yaklaşık bir asırdır huzur, güven ve istikrar
bulamamışlar. Bu ülke insanları bir diaspora yaşamış ve yaşıyorlar. Tabii
zenginlikleri kendilerine yar olmamış.
Ya iç savaş, iç
karışıklıklar ya da komşularıyla savaşlar yapmışlar, petrol zenginlikleri
berhava olmuş.
Bu ülkeler zengin
kaynakların fakir ve mağdur bekçileri durumuna düşmüşler.
Bunun tek nedeni güven
ortamı olmadığı gibi, ülkelerini adil yönetecek adil ve dirayetli bir lider bulamamışlar.
Günümüz dünyasının
demokratik yönetim şekline ayak uyduramamışlar ya da bu uyumu sağlamaları için
fırsat verilmemiş...
Devlet ve millet olma
şuuru başka bir şey herhalde, bu şuurun olmadığı ülkeler zulümden
kurtulmadıkları gibi huzur ve güven ortamı bulamamış sahip oldukları zengin
kaynakları iyi değerlendirememişler.
Geride bir asır kalmış,
şimdi bu ülkeler ve özellikle bu ülkelerin milletleri geçmişten ders
alabilecekler mi?
Eğer bu ülkeler ırkçı ve
aşırı milliyetçi duygulara gark olmasalardı, imparatorluğa ihanet yerine
bağlılıklarını bildirseydiler bugünkü
halleri nasıl olurdu?
Şüphesiz ki bugün bu ülke
insanlarının huzuru, güveni, refahı ve zenginlikleri çok çok daha iyi olurdu.
Bu olduğu gibi bu ülkeler
ülkemizin önderliğinde uluslararası topluluk nezdinde çok daha itibarlı
olurlardı.
Bu ülkeler huzur, güven
ve refah içinde oldukları gibi, kuvvetle muhtemel dünyada mazlum, mağdur
Müslüman kalmamış olurdu.
Çünkü birlik ve
beraberlik söz konusu değerlerin oluşmasına neden olacaktı.
Şimdi hiç değilse bu
ülkeler geçmişten ders alırlar mı?
Bir asırdır devam eden bu
zulüm, bu yıkım, bu insanlık dramı ülkemiz önderliğinde bitirilmez mi?
Bu önemli hareketi
başlatmak için gerekli olan ise birlik ve beraberlik ruhunun canlanması, bu
dinamizmin harekete geçirilmesine bağlı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın,
Sayın Başbakanımızın her defasında üzerinde durdukları hayati husus ise, birlik
ve beraberlik; “bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım” ifadesini
sadece ülkemizin huzur ve güveni için değil; çevre ülkelerde yıllardır yaşanan
insanlık dramının son bulması, huzur ve güven ortamının tesisi ve kalkınma
hamlelerinin sürmesi için bu anlamlı mesajı veriyorlar.
Seçimlere dört gün kaldı,
ülkenin istikrarının bozulmaması, güven ve yatırım ortamının sürmesi için tek
parti iktidarının sürmesi zaruret haline gelmiş.
Bu durumda iktidara en
yakın parti ise Ak Parti.
Ak Partinin aralıksız üç dönem
iktidara gelmesiyle ülkemiz çok önemli ve yararlı bir değişime şahit oldu. Gerek
bu değişimin, kalkınma hamlesinin sürmesi ve gerekse mazlum Müslümanların
kurtuluşu Ak Parti iktidarının güçlü bir şekilde devamına bağlı...