19 Haziran 2015 Cuma

Terör konusunda ülkemizin tecrübeleri


 
 
Terör konusunda çok tecrübesi olan bir ülkeyiz.

Çok uzun yıllar terörün farklı versiyonlarına maruz kalmışız.

Terörü önce 1970’li yıllarda yaşadık.

Hatırlarsak özellikle 70’li yılların sonuna doğru terör olayları iyiden iyiye azıtmış, bazen bir günde onları bulan ölüm olayının meydana geldiği olurdu.

O yıllar aynı zamanda koalisyonlu yıllardı.

Hükümetler fazla dayanmazdı, ömürleri bırakın yılları bir yılı dahi bulamayanları vardı.

Ülkede gidişatın iyi olmadığını görünce şartların oluşmasını da bekleyip bir gece ansızın askerler halk iradesini ele geçirmişlerdi.

Ertesi gün her taraf süt liman olmuş, terör olaylar bıçak gibi kesilmişti.

Bir yandan hayretle karşılanırken, nasıl olur da bu azgın terör bir anda biter diye, diğer taraftan gelen huzur milleti memnun etmişti.

Giden gitmiş çok sayıda insan haksız ve gereksiz yere hayatını kaybetmişti fakat askeri hareketin ertesi günü ülke huzura kavuşmuştu!

Bölünmüş mahalleler ortadan kalkmış huzur ve güven ortamı sağlanmıştı.

Bilindiği gibi bunun ülkenin o terörlü yıllara nasıl geldiği sonradan anlaşılmış, bu işin sırrı da belli olmuş, meraklar zail olmuştu.

12 Eylül sonrası huzur ortamı birkaç yıl sürmüş, arkasından bir başkası bir köy baskınıyla çok daha dehşetengiz olanı peydahlanmıştı.

Yaklaşık on yıl süren 70’li yılların şehir terörü bu defa vur kaç taktiğini seçmiş, köylere baskınlar düzenleyerek, korku salarak, zor kullanarak ırk esaslı yeni bir terör türü ülkemizin başına musallat edilmişti.

Başlangıçta pek dikkate alınmamış, küçümsenmişti.

Fakat göründüğü gibi olmayıp etkisini bölgeye korku ve dehşet saçarak, acımasızlığı zirvede tutarak ve nihayet 30 yılı aşan bir zaman dilimini kapsayan bir süreçti.

Bu zaman zarfında onbinlerce insan yok yere sırf emperyalistlerin keyfi yerine gelsin diye hayatını kaybetti. Geride aynı zamanda çok sayıda bağrı yanık şehit anası kaldı.

Ülkemiz bu uğurda yüzmilyarlar harcadı ki bu parayla nelerin yapılacağı kaç bölgemizin ihya olacağı zaman zaman bilimsel verilerle açıklanıyor.

Bu çıkmazdan kurtulmak için iktidara gelen Ak Parti çözüm sürecini başlatarak çok yerinde bir barış girişiminde bulundu. Çok şükür ki aklıselim sahipleri bu sürece destek verdiler. Böylece iki yılı aşan bir süredir haksız ve anlamsız yere şehit verilmiyor. Analar artık ağlamıyor.

Bu hususta bir hayli mesafe kat edilmesine rağmen henüz silahları bırakma aşamasına gelinmedi.

Bunun da yakın olduğu temennisinde bulunalım.

Ancak silah bırakmamanın başka bir boyutu, başka bir maksadı mı var demekten de insan kendini alamıyor.

Suriye sınırımızda yaşananlar belli.

Suriye’de olaylar başladığında uluslararası toplum ve BM bu konuyu bu hale gelmemesi, yüzbinlerce insanın yok yere hayatını kaybetmemesi için gerekli tedbirleri almadı.

Sınır komşularımız birer terör örgütlerinin yuvası haline geldi. Kimisi ırkçı, kimisi sözde İslamcı…

Ama hepsinin de sömürü dünyasına hizmet ettiği su götürmez bir gerçek.

Son günlerde terör örgütleri Suriye sınırımıza yakın çizgide faaliyetlerini artırmış bulunuyor.

ABD önderliğindeki koalisyon güçleri sözde bunlarla mücadele ediyor görünüyorlar fakat her zamanki gibi inandırıcı olmadıkları belli.

Bu güçlerin bu amaçla gittikleri ülkeyi ve çevresini daha da kötüleştirdikleri bir başka acı gerçek.

Suriye’deki iç savaş beşinci yılında, mevcut durum, kazananı olmayan bir tabloyu ortaya koyuyor ülkede.

Ülkemizde 2 milyona yakın Suriyeli göçmen var.

Son günlerde bölgede tırmanan terör olaylarının yeni göç dalgalarına yol açacağına dair yorumlar var.

Bu terör örgütlerinin arkasında kimlerin var olduğu da belli, bu olmazsa bu lojistik desteği nereden bulabilirler?

Bu örgütlerin hareketi sadece Suriye veya Irak sınırları içinde mi kalır?

Bunların önümüzdeki aylar veya yıllardaki bulundukları alanı aşan daha kötü planları olabilir mi?

Bunların sınırı aşan planları var mıdır dersek, yok denirse emperyalizmin prensiplerine uygun düşmemiş olur. Çünkü emperyalistlerin fıtratlarına en uygun ve en güçlü silahları terör, bunu menfaatleri uğruna kullanıp, sonrasında terörü suçladıkları biliniyor.

Bu nedenle bunca yıl terörün her türüyle yüzleşmiş ve mücadele etmiş, başarılı da olmuş olan ülkemizin herhalde karşı taktikleri, plan ve stratejileri vardır diye düşünüyoruz.

Çünkü uzun yıllardır terörle yaşamış ve terörle mücadele etmiş bir ülke buna karşı koyacak diplomatik, politik, stratejik, teorik ve pratik donanıma sahiptir… Dileğimiz gerek BM ve gerekse uluslar arası toplumun bu gerçeği görüp gerekeni yapması...