11 Haziran 2015 Perşembe

Aynı tas aynı hamam


 

 
Batınını demokrasi ve insan hakları tutum ve anlayışı değişmedikçe, kendisinin bu temel değerlerde inandırıcı olmadığına delalet eder.

Avrupa Birliği açıklamasında Türkiye’deki demokrasi ve temel haklar konusunda endişeli olduğunu açıklıyor.

O bildik tavır ve yaklaşımla tavsiyelerde bulunuyor.

Türkiye’nin reform sürecini, demokratik kuralları ve prensipleri iç politik tercihlerinin merkezine koyması gerektiğini ima ediyor.

Medya hürriyeti, konuşma hürriyeti ve yargı bağımsızlığına saygı duyulması da diğer tavsiyeleri arasında bulunuyor.

Ayrıca Kürt toplumuyla barış sürecinin tamamlanmasında Türk hükümetinin çabasını hatırlatıyor.

Yine Türkiye ile AB’ye katılım görüşmelerinin gözden geçirilmesi ve ilişkilerin gelişmesi ve yoğunlaşmasını göz önüne alması gerektiğine işaret etmekte.

AB Türkiye’deki kuvvetler ayrılığı, yargının etkinliği ve tarafsızlığı, bağımsızlığı hakkındaki endişeleri raportör tarafından dile getiriliyor.

DAEŞ gibi Bütün terörist gruplarla kaynaklarını kullanarak mücadelesini sürdürmesi isteniyor.

Ayrıca Kıbrıs konusunda ise yeniden birleşmesi üzerine BM Genel Sekreterinin gözetiminde görüşmelerin yeniden başlatılması için iki tarafın liderlerine çağrıda bulunuyor.

Netice olarak geçmişten beri aynı şeyleri tekrarlayıp durmuşlar. Rapor AB'nin değişmez tutumunun bir göstergesi.

Dile getirdikleri bu temel hususlarda ya unutkanlıklarını beyan ediyorlar veya muarızlarının bu evrensel konuların şuur ve gerekliliğinden haberdar olamayacaklarını ilan ediyorlar.

Dahası söz konusu olan bu temel değerlere kimlerin çok daha muhtaç olduklarını görmezden geliyorlar.

Yıllardır Irak’ta, Suriye’de Filistin’de, Mısır’da yaşanan insanlık dramlarını kimsenin bilmediği ve görmediğini mi sanıyorlar? Yoksa bu ülkelerdeki mağdur insanların bu temel değerlere layık olmadıklarını mı izhar ediyorlar?

Bunların basın özgürlüğü, konuşma özgürlüğü, temel insan hakları ve kuvvetler ayrılığından anladıkları bu mu?

İşlerine geldiğinde her türlü evrensel kuralın gerekliliğini görmek, gelmediğinde ise görmezden gelip anlamsız bahaneler ileri sürme adaletsizliğini gösteriyorlar.

Bu hakların öncelikle yukarıda ismini zikrettiğimiz ülkelerde tesis edilmesi lazım.

Bunun içinde Mısır’daki darbenin kabul edilip gereğinin yapılması; Suriye’de yıllardır yapılan zulüm sahiplerinin yetkili uluslararası mahkemede yargılanması; Filistin devletinin kabul edilmesi ve topraklarının iadesi, İsrail yerleşim planlarının iptal edilmesi AB’nin öncelikle üzerinde durması gereken husus.

Burma’daki ve diğer İslam ülkeleri ve bütün mazlum milletlerin bulundukları zulümden kurtarılması yönünde gerekli adımların atılması, AB’nin öncelikli politikaları arasında olmalı.

AB’nin Türkiye hakkındaki rapor ve görüşleri biliniyor, AB bu raporun herhalde çok sayıda fotokopisini çekmiş, zaman gelince açıklıyor.

Yalnız rapordan anlaşıldığı kadarıyla AB ilişkileri tamamen kesip atmak istemiyor görüntüsü de veriyor.

Bu hususta ilişkilerin gelişmesini de istediğini ima ediyor.

Bu da AB’nin Türkiye ile ilişkilerde herhalde çok uzun vadeli düşünüyor imajını veriyor.

İlerde belki bu ilişkilerin güçlenmesi yönünde ihtiyaç duyduğunda kapıları tamamen kaplı tutmuyor.

Bu hususta ne zaman menfaat hissederse tavrını değiştirecektir.