Suriye’de 4 yıldır uygulanan zulüm kapsamında işlenmemiş
insanlık suçu kalmadı.
Birleşmiş Milletlerin (BM) kayıtlarında bunların hepsi
bulunuyor.
Fakat BM bu eşi görülmemiş vahşeti sadece kınamayla geçiştirmeye
çalışıyor.
Bir nevi ‘göz boyama’dan öteye geçmiyor
Dört yıldır Suriye’deki zulmü sadece kınamayla geçiştirmekten
başka bir iş yaptığı yok.
Katliamlara karşı daha radikal tedbirler almak gerekir.
Bu tedbirleri almanın zamanı çoktan geçti.
Kınama bu derece insanlık suçu işlenmiş olaylar için kullanılmamalı.
Bunun da bir adabı ve sınırı olmalı nereye kadar kınama,
savunmasız insanlar vahşice katledilirken işi kınamayla geçiştirmenin de bir
suç sayılması gerekir.
Bu insanlık dramına ilgisiz kalış, başka istenmeyen olaylara
zemin hazırlıyor.
Nitekim BM ve uluslar arası toplumun ve diğer ilgili kurumların bu
küresel insani sorunları çözmede ilgisiz ve yetersiz kalışları sürekli yenilerinin
oluşmasına zemin hazırladığını endişeyle izliyoruz.
Çünkü suç işleyenin yanına kar kalıyor algısı oluşmuş dünya kamuoyunda.
İşte bu nokta işine geldiği zaman bu tür insani konular üzerine
topyekûn savunma anlayışıyla giden uluslararası toplum, Suriye konusunda sadece
kınamayla yetiniyor.
Bu hususta en önemli görev uluslararası medyaya düşüyor.
Bir de sivil tolum kuruluşlarına.
İşine geldiğinde 24 saat kesintisiz yayın yapan uluslararası
medyanın, aynı duyarlılığı bu tür insani olaylar karşısında da göstermesi
beklenir.
Suriye gibi bir insani konuda maalesef bu samimiyet gösterilmedi,
gösterilmiyor.
Mısır konusunda yine gösterilmedi gösterilmiyor.
Myanmar’daki her türlü hakları ihlal edilen Müslümanlar içinde
gösterilmiyor.
Nedeni belli bu vahşetin arkasında belli güçlerin bulunduğunu
akla getiriyor.
Emperyalist güçler dört yıldır süren bu vahşeti görmezden
geliyor.
Ne demek ‘biz kınadık’.
Bir kere senin kınamanı kimse kaale almıyor.
Almamasının nedeni de biliniyor ki kınaman samimi değil, dört
yıldır aynı şey yapılıyor. Bunun danışıklı dövüşten başka bir şey olmadığı
artık çok iyi anlaşılmıştır.
Suriye’de çocuklar varil bombalarıyla parça parça olurken, en
vahşi hayvanların bile yapamayacağı bir vahşette zulüm uygulanırken, kınamanın
Suriyeli mağdurlar lehine bir sonuç getirmeyeceği çok iyi biliniyor.
Suriye’de bir oyalama taktiği uygulanıyor.
Suriye’de bir göz boyama taktiği uygulanıyor.
Suriye’de eşi görülmemiş bir vahşet uygulayan zalim bir yönetim alenen
korunuyor.
Suriye’de yapılanların bir insanlık suçu olduğu kanıtlanmış
olmasına rağmen, ne BM ve ne de diğer ilgili korkuluşlar bu hususta üzerlerine
düşeni yerine getiriyor.
Gerek Suriye’de ve gerekse Mısır’da, Myanmar’da ve diğer zulme
maruz kalan Müslüman ülkelerde büyük bir insanlık suçu işleniyor.
Evrensel hukuk, insan hakları ayaklar altına alınmış.
Bu açık duyarsızlığı, ancak ve ancak uluslararası medya ve sivil
toplum kuruluşları hukukun içinde kalarak dile getirilebilir.
İşlerine geldiğinde istedikleri yere siyah çelenk bırakarak
dünya gündeminde yer bulanlar, işte bu insanlık dramına da demokratik ve hukuki
bir üslupla dünya kamuoyunun dikkatlerini çekebilirler; yakmadan, yıkmadan ve
fazla bir kalabalık oluşturmadan.
O zaman gerçekten insan konusundaki samimiyetlerini göstermiş
olurlar.
Aksi takdirde yakma, yıkma ve hakaret maksatlı protestolar
bunların amaçlarının insanlık adına değil, kargaşa ve terör adına yapıldığını gösterir...
Netice olarak dünya huzur ve barışını sağlamak adına kurulmuş
BM, "artık bu asli görevini istismar etmekten başka bir işe yaramamaktadır" algısını
oluşturuyor zihinlerde.