Suruç’ta meydana gelen
hain ve büyük ölçekli bir terör hadisesiyle ilk defa mı karşı karşıyayız?
Elbette hayır!
Neredeyse yarım asırdır
ülkemiz terörün pençesinde.
Zaman zaman bu pençe
biraz gevşemiş olsa da hain kontrolünü hiç bırakmamış.
Bu işin arkasındaki gerek
iç ve gerekse dış güçler ülkemiz insanlarının hür iradesini serbest
bırakmamışlar.
Bunun karşı kontrolün de
ise zaman zaman boşluklar ve rehavet olmuştur…
Bu zarar can kaybı
noktasında olunca buna maruz kalanlar çok daha fazla mağdur ve acı çekmiş.
1970’li yıllara
baktığımızda terör üniversiteleri ve öğrencileri kullanmış ve yüzlerce insan
hain emelleri olanların oyununa gelerek hayatlarının baharında bu oyuna kurban
olmuşlardı.
Olayların arkasındaki
asıl gerçek ise ülkenin huzur ve güvenini bozarak kalkınmasını engellemek, bu arada
küçük bir azınlığa kişisel menfaat sağlamak idi...
Netice olarak dış ve iç
güçlerin ortak çabasıyla birileri hain emellerini gerçekleştirmek için gençleri
kullanmıştı.
Sadece gençler hayatını
kaybetmemiş, ülke ekonomisi gelişmemiş, makroekonomik dengeler allak bullak
olmuştu.
Kayıp çok yönlü olmuştu.
Kocaman bir on yılı
ülkemiz kayıpla geride bırakmıştı.
Darbe sonrası yeniden
demokrasi işlemeye başlayınca seksenli yılların bir kısmı verimli geçmiş,
kalkınma hamleleri yeniden başlamıştı.
Ancak iç ve dış hainler
yine rahat durmadılar, 1984 yılında yeni bir kanlı terör baş göstermeye başladı.
Bu sefer sözde Kürtleri
savunma adına Kürt köyleri basıldı acımasızca katliamlar yapıldı.
Bu hain, iğrenç ve mide
bulandırıcı katliamları yapanlar “biz sizi öldürerek haklarınızı elde edeceğiz”
mesajını veriyordu.
Aradan 30 yıldan fazla
zaman geçti.
Asırlar süren birlikteliği 30 yılda yok etmek, bölge halkını başkalaştırmak,
asimile etmek politikası uygulandı.
Bu süreç baskıyla, silah
zoruyla, korkutarak, yıldırarak yapıldı.
Sonunda bu vahşeti bir Kürt
hareketi, Kürt haklarını elde etme ve sözde benzeri söylemlerle kendilerini
masum ve haklı gösterme çabasına girdiler.
Hadi bakalım, peki öyle olsun,
yeter ki bu vahşet son bulsun!
Bu ülkenin birliği ve
beraberliği uğruna baldıran zehri dahi olsa içeriz denildi…
Soruldu ne istiyorsunuz, “ana
dil ile eğitim, konuşma” peki alın size istediğiniz gibi konuşun, özel dil
kursları açın geliştirin dilinizi bakalım; bu haklar sizi bir anda dünyanın en
zengini, her bakımdan dünyanın en ileri ülkesi, en medeni insanı yapacak mı?
“Bu dil bu derece mi sihirli
bir dil ki sizi bir anda süper güçlerin sahip olduğu maddi değerlere kavuştursun”
sorusunu ise kimse kendine sormadı.
Şimdi son günlerde terör
örgütünün yaptığı eylemlere baktığımızda filimin tekrar başa sarılma
hareketinden başka bir şey olmadığını görüyoruz.
Neden?
Çünkü başlatılan çözüm
süreci ile artık kan akmamaya başladı.
Bölge kalkınmaya başladı.
Ülkeye huzur geldi.
Analar ağlamamaya
başladı.
Ülkemiz güçlenmeye
başladı.
Devasa yatırımlar yapıldı
ve yapılıyor.
Bu olumlu gelişmeler karşısında emperyalist hain güçler
ve onların içerdeki hain işbirlikçileri rahatsız oldu; "Türkiye güçleniyor,
Türkiye huzurlu bir ülke oluyor, Türkiye bölgesinde de dünyada da önemli bir
ülke olma yolunda hızla ilerliyor.
Türkiye’de ne kadar etnik
topluluk varsa hepsi bir ve beraber oluyor.
Türkiye’nin bu gelişmesi,
birlik beraberliği bir dönemin süper gücü olan Osmanlı İmparatorluğunu
hatırlatıyor.
Ülkemiz adına bu kadar
olumlu gelişme olursa, buna emperyalist hainler ve onların içerdeki işbirlikçileri
nasıl dayanır? Nasıl olsa ellerinde her tabakadan, her kademeden piyonları
kuklaları var “hemen bunları harekete geçirelim” demezler mi?
Netice olarak ülkemizin
on yıllardır iç ve dış hainlerin birlikte hareket etmesiyle terör ve benzeri
ihanetlerle karşı karşıya kalmıştır.
Bundan sonra da, temenni
etmeyiz ama muhtemelen kalacaktır.
Fakat ülkemizin bu hain
olaylara karşı çok yönlü tedbirleri almış ve alacağından ve üstesinden geleceğinden hiç şüphemiz yok.
Bizim bir
atasözümüz var, “su uyur düşman uyumaz” bu atasözü terör ve benzeri tehditler için
düsturumuz olmalı ve bunu hatırımızdan çıkarmamız gerekiyor.
Kendilerinde vatan,
millet, devlet, birlik beraberlik sevgisi olmayanlar için terör ve benzeri
hadiseleri bir fırsat bilip bunu kendi kişisel emelleri için gerek yazılarında
ve gerekse siyasi propagandalarında kullanacaklar olacaktır.
Bu elit azınlık zaten bu
ülkenin değerlerine ne bağlı kalır, ne de savunucusu olur.
Kandan, terörden beslenenlere
bu millet itibar etmemiş ve etmeyecektir.