Suriye’de üç yıla yakın
bir zamandır süren insanlık dramına çözümde uluslararası toplumun mutabık
olduğu husus BM kararının olması.
Bu kararı alacak olan da
uluslararası toplumun desteğinde BM’nin 5 daimi temsilcisi.
Hem BM kararı gerekli
deniyor vahşeti durdurmak için, hem de bu karara yanaşılmıyor.
Yani uluslararası toplum
bir çözümsüzlük örneği sergiliyor.
Eğer bu vahşete karşı samimi
olarak bir duruş sergileniyorsa, o zaman Güvenlik Konseyinin toplanıp bir
çözüm bulması gerekir.
Bu da müdahaleyle mi olur,
yoksa politik bir çözüm mü olur bu hususta sağlanacak mutabakata bağlı.
Belki de BM Güvenlik
Konseyi bu kararı alınca Suriye’nin vahşet sergileyen yönetimi müdahaleye gerek
kalmadan bir çözüme yanaşacaktır.
O zaman BM Güvenlik
Konseyinin özellikle muhalif üyeleri masum insanların kanının akmasına karşı
samimi olduklarını göstermiş olurlar.
Bu durumda bu vahşete karşı
olmayanlar sadece onlar değil; onlar bu hususta başı çekenler aynı zamanda
uluslararası toplumun diğer üyeleri ve özellikle de kendi ülke insanlarının hür
iradeleriyle hareket edemeyen bir kısım İslam ülkesi.
ABD’nin bombalaması
halinde, Suriye yönetiminin ne gibi çılgınlıklar yapacağı pek bilinmiyor!
Fakat tehditler savurmaya
devam ediyor. Çünkü artık durum kendisi için hayat memat safhasına gelmiş bulunuyor.
Elindeki son kozları
kullanarak her türlü vahşete yol açacak silahları kullanabilir.
Masum insanlara karşı
elinde ne varsa kullandığına göre, kendisinin bitirilmesine yönelik bir hareketin
yapılacağı zaman özellikle ülkesindeki savunmasız insanlara ve komşu ülkelere
karşı çok daha saldırgan ve acımasız bir tepki vereceğini ifade ediyor…
Mısır’da demokratik
seçimle işbaşına gelmiş bir yönetime yapılan darbeye sessiz kalan bir uluslararası
toplum ve BM’nin, Suriye’deki vahşete ve rejime karşı samimi bir yaklaşım
sergilemesi ne kadar gerçekçi bir beklenti olabilir?
Çözümden değil,
çözümsüzlükten ya da sorunların sürüncemede kalmasından yana bir politik
anlayışa sahip olan batılı ülkelerden olumlu bir şeyin sadır olması da şu
aşamada pek mümkün olacağa benzemiyor.
Böyle bir ortamda parça
parça olmuş bir İslam âlemi varken çok bilinmeyenli Suriye denkleminin
çözülmesi de zorlaşıyor.
Uluslararası toplum Suriye
yönetimine karşı, katliamlara kimyasal silahlarla değil de, başka silahlarla
devam et der gibi bir tavır içinde bulunuyor.
Sanki, "Öldürmeye devam et, fakat kimyasal silahlarla değil" ima eder gibi bir tutum içindeler!
Vahşeti destekleyen bu
anlayış sürdükçe huzur ve güvenin bu ülkeye gelmesi kısa zamanda zor görünüyor.
Eğer uluslararası insan
hakları kuruluşları samimi olarak bu işin üzerine gider, bu vahşetin çözümünü
BM’nin beş daimi üyesinin oybirliği ile alacakları bir kararla hal olacağını işlerse,
o zaman insani bir çözüm bulunabilir.
Netice olarak bu gidişle
Suriye’de daha çok masum insan hayatını kaybedecek, çok sayıda insan göç etmek
ve komşu ülkelere sığınma hakkı isteyecek.