ABD başkanı Obama’nın İsrail’i ziyaretindeki açıklamasında, ABD’nin bu ülke ile sonsuza
kadar sürecek kalıcı dostluğunu vurguladı.
Başkanın bu ifadesinin altında yatan
gerçeğin ise İsrail’in bölgede ABD’nin en güvenilir
ve sadık dostu olması nitelemesinden ileri geliyor.
Bu ifade ABD’nin bir devlet
politikası olduğu ve yönetimler değişse de bu politikasının değişmeyeceği izlenimini veriyor.
Bir nevi karşılıklı menfaate dayalı stratejik ortaklık niteliğinde olan bu ilişkinin çok uzun yıllar öncesine uzandığı değerlendirmesini de yapmak mümkün…
Ortada kadim bir dostluk olunca, bu
da “bölgede neden huzur ve sükûn bir türlü tesis edilemiyor” sorusunu akla
getiriyor.
Bu tek taraflı tavizden mi
kaynaklanıyor? Böyle bir tavizin varlığı mı İsrail’i 60 yılı aşan bir süredir katı tutumundan vazgeçirmiyor.
ABD, İsrail’e olan desteğini Birleşmiş Milletler genel kurulunda Filistin
Devletinin kuruluşu ile ilgili oylamada ‘hayır’ diyerek
açık bir şekilde ilan etmişti. ABD bu denli taraflı bir tutum
içinde olunca da bu bölgeye barışın gelmesi zorlaşıyor.
ABD’nin en azından çekimser oy
vermesi barışı destekler nitelikte olacaktı. Bir büyük devlete de öyle bir
davranış yakışırdı…
ABD’nin bölgede İsrail’e bu denli güçlü ve kalıcı desteği olmasaydı, ne Filistin meselesi 60 yılı aşan bir süre devam ederdi, ne Gazze abluka altına alınırdı, ne de
binlerce Filistinli vatanından yurdundan ayrı düşerdi; dahası bu uzun zaman zarfında
binlerce Filistinli hayatını kaybetmemiş olurdu. Meseleye bu açıdan bakınca
büyük bir insan hakları ihlali yaşanmış oluyor.
Yine bu destek olmasaydı uluslar arası sularda insani yardım taşıyan ‘Mavi Marmara’ olayı yaşanmazdı. Demek
ki İsrail ve abluka altında bulunan Gazze ABD için büyük bir
stratejik önem taşıyor.
Barış görüşmelerinin tekrar başlaması ise İsrail yetkililerinin ifadesine göre yerleşim planlarına bağlı, yani bu
konuda taviz istiyor.
Karşı tarafa taviz
vermediği gibi kendisi istediği tavizleri almada hiçbir sıkıntı yaşamıyor.
Netice olarak ABD’nin tutumuna bakıldığında bölgeden güven istiyor. Bunu da sadece İsrail’in kendisine vereceği görüşünü ima ediyor.
İsrail’in de sürekli olarak
Filistinlileri terörist olarak göstermesi bu yanlış imajı öncelikle ABD’ye ve bütün dünyaya kabul ettirmiş olması gerek Filistin devleti ve gerekse 60 yıldır
Filistinlilerin yaşamış olduğu soykırımın durmasında
engel oluşturuyor.
Bu işin çözümünün
öncelikle ABD’nin tutumuna bağlı olduğu görünüyor.
Filistinlilerin ise kendi en temel hakları olan yaşama haklarının yıllardır ihlal edildiğini; bulundukları toprakların kendi öz toprakları olduğunu bütün dünyaya anlatması gerekiyor. Terörist olmadıklarını,
kendi öz vatanlarını savunma gayreti içinde oldukları gerçeğini anlatmaları gerekiyor. Dileriz İsrail yönetimi de
kendi yanlışlıklarını örtmek için karşı tarafı haksız yere terörist ilan etmek ve işgalden vazgeçer, böylece barış ve huzur tesis
edilir.