İlk günden bu
yana aynı minval üzere saldırılarını sürdürüyor.
Her seferinde de ABD ve BM tarafından basit bir kınama ile
iş geçiştiriliyor.
Bu kınamalar İsrail devletine,
bir bakıma ‘sen yoluna devam et’ benzeri bir kınama anlayışından ileri gitmiyor.
Çünkü İsrail devleti
bunun altyapısını önceden hazırlamış. Arkasına aldığı güçler ile haklılığını bütün dünyaya kabul ettiriyor.
İsrail’in bu uluslararası ortamda kendine haklılık bahşeden gerekçesi
karşı tarafı terörist olarak bütün dünya
kamuoyuna kabul ettirmesidir.
Bu çaresiz duruma düşen taraf bir de Müslüman
olunca İsrail’in işi daha da kolaylaşmış oluyor.
Dünya insanlarının her türlü haklarını savunmak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler ise
maalesef bu konuda gerekli ve zamanında alınması lazım gelen karaları alamıyor.
Güvenlik Konseyinden çıkan kararlar baktığımızda, haktan
ve adaletten yana olmayıp; hep güçlüden taraf olduğu için, netice olarak mazlum
milletler; sözde insan haklarından, hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden yana
olduklarını her seferde ve fırsatta vurgulayan uluslararası toplumun desteğini yanlarına alamıyor.
Altmış yılı aşkın süredir Filistinlileri öldürerek topraklarını
işgal eden İsrail devleti, bugün olduğu gibi bundan sonra da aynı insanlık
dışı saldırılarına devam edecektir. Kendisi
de bunu hiç kimseden çekinmeden ifade etmekte. İsrail’in nihai hedefi var, ulaşmak istediği menzili var bunu gerçekleştirmek için her türlü saptırmayı ve
kara propagandayı yaparak emellerine ulaşma hayali içinde
olacaktır.
Bütün Müslümanları potansiyel terörist olarak dünyaya jurnal
ederek kendini haklı çıkaracaktır. Ne zamana kadar? Birleşmiş Milletlerin ve
diğer uluslararası kuruluşların adil bir yapıya kavuşmasına kadar! Mevcut dünya düzeninde “bu
mümkün olur mu?” sorusu akla geliyor…
İsrail’in taktiğini uygulayarak olur.
Topla tüfekle değil! Yapılacak
çalışmaların uluslararası zeminde meşruiyet, hukukun üstünlüğü ve insan hakları prensipleri
çerçevesinde kalarak; yoğun bir diploması
faaliyeti içinde olarak İsrail’in kara propagandasının
gerçek yüzü açığa çıkarılabilir.
Bu ülkenin her söylediğinin doğru olmadığı kanaatini uluslararası toplumda
uyandırarak...
Müslüman ve Arap birliği ülkelerinin
konuyu BM zemininde yasal gerekçelerle savunarak, dünya kamuoyunun İsrail yanındaki desteğini hakikat yönüne çevirerek olur…
Bu arada Filistin’in yapması gereken acil durum ise, uluslararası
toplum nezdinde yer etmiş olan terörist
imajını silmek olacaktır.
Statükocu yapı ve anlayıştan kendini elimine ederek, Filistin’in yeniden
yapılanma sürecine girip bunu en kısa zamanda gerçekleştirmesi elzem hale gelmiştir.
İşin ta başından beri Filistin kendini savunmada
yanlışlık yaparak bugünkü acı duruma gelmiş; gerek insan ve gerekse toprak
olarak sürekli kayıp vermiştir.
Gerilla anlayışlıyla işe koyulan ve yanlış yönlendirilen Filistin kendini bu
yapıdan, bu görüntüden kurtarması gerekiyor. Bu da, BM üyesi bütün İslam ülkelerini
yanına alarak, uluslararası zeminde kendisinin savunulmasını isteyerek yapılır.
Bunun için mekik diplomasisi yapması gerecek…
Bugüne kadar soba borusundan yapmış olduğu roketlerle kendisine verdiği zararlar, karşı tarafa verdiğinden çok daha fazla olmuş. Bununla kendini savunamayacağı ve savunmasını meşru zemine nasıl taşıyacağının yollarını aramalıdır.
Filistin ve Gazze yeniden yapılanmalı, bunu yaparken
bütün İslam ülkelerinin ve bunların uluslararası
kuruluşlarının maddi ve manevi desteğine başvurması gerekiyor. Filistin meşru zeminde ilerledikçe, İsrail bundan çok rahatsız olacaktır,
Filistin, İsrail’e kendi
eliyle vermiş olduğu kozu kendi eliyle almalı…