21 Ocak 2018 Pazar

Bugünlere nasıl gelindi



Ülkemizin başlattığı Afrin harekâtının gerçek müsebbibi kim?
2011 Mart ayında Suriye’de başlayan toplumun demokratik haklarını kazanma gösterileri bir katliama dönüştü.
Yüzbinlerce masum savunmasız Suriye vatandaşı çocuk ve kadın olduklarına bakılmaksızın acımasızca katledildi.
Bugüne kadar uluslararası toplum ve diğer uluslar arası kuruluşlar Suriye’nin bu hale gelmemesi için gerekli desteği ve samimiyeti göstermedi.
Göstermediği gibi bunlar Suriye halkının demokratik taleplerini elde etmek için gösterdikleri mücadelelerini bir fırsat olarak gördü.
Bu insanların haklı taleplerini destekleyecek mahiyette bir tavır alacaklarına bu durumu alabildiğine kötüye kullandılar.
Bölgede her geçen gün yeni yeni terör grupları oluşturuldu.
Gaye bu terör gruplarını oluşturup ülkede ve bölgede huzur ve güveni uzun süre engellemekti.
Bu yaklaşım terör gruplarının çatışmaları ne kadar uzun sürerse ve ne kadar bölge bundan çok fazla zara görürse sömürü ve emperyalist güçlerin menfaati o oranda fazla olacaktı anlayışına dayandırılıyordu.
Mevcut durumda Suriye’nin ve bölgenin istikrarsızlaşmasında ve yüzbinlerce masum Suriyeli vatandaşın ağır bir şekilde hayatlarını kaybetmesinde Suriye’nin zalim lideri kadar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, uluslar arası toplum ve diğer insani amaçla kurulmuş olan kurumlarında hatası ve kusuru bulunmaktadır.
Elbette bu vahim durumu oluşturup ve bunu kendi üzerlerinden atmak ve başaklarına yapıştırmak için yapılması gereken işi alabildiğine terör grupları oluşturup suçu bunlara yüklemek yolu seçilmiştir.
Fiilen bu cani terör grupları elbette bu insanlık ve savaş suçunun önde gelen sorumlularıdır.
Ancak bunlar kadar kabahatli olanlar da bu terör örgütlerini oluşturup onları her bakımdan destekleyenlerdir.
İşte ABD, bu terör örgütlerini silah ve mühimmatla destekleyerek ve onları eğiterek bu cinayetlere ortak olmuştur.
Suriye’de meydana gelen olayların ilk baştan beri bu derece büyümeden ve zayiat olmadan önlenme şansı varken mesele bu noktaya maksatlı olarak getirilmiştir.
Şimdi batı dünyası ülkemizin haklı olarak sınırımıza ve ülkemize yönelik tehlikeyi önlemek ve güvenliğini korumak adına başlattığı Afrin harekâtını meseleyi başından beri bir bütün olarak değil de sadece bu harekâta matuf bir değerlendirme yapmaları insan aklı ve vicdanıyla alay etmekten başka bir anlama gelmeyecektir.
Batı basınında çıkan haberler harekâtın durdurulması için konuyu BM’ye götüreceklerine dair görüşler yer alıyor.
Ancak BM Güvenlik Konseyinin, bugüne kadar yedi yıldır, Suriye’de devam eden bu insanlık dramına sessiz kalması ya da bir nevi oyalama taktiği ile meseleye yaklaşması insanlık adına samimiyetsizliğin bariz bir göstergesi olmuştur.
Suriye’de bugüne kadar yüzbinlerce masum insan hayatını yitirmiş, milyonlarca Suriyeli yerinden yurdundan olmuş. 
Aileler parçalanmış.
Bir ülke yakılıp yıkılmış.
Masum insanlara yedi yıldır ne tür acımasız ve insanlık dışı muamele yapılmış net bir şekilde bilinmiyor.
Ülkede ağır insan hakları ihlalleri işlemiş savaş suçlusu sözde bir lider bulunuyor.
Şimdi batılı ülkeler bu adamı bunca yıldır yaptığı insanlık dışı eylemlerinden dolayı BM Güvenlik Konseyine götürmeyip başka suçlular ararsa, bu güvenlik konseyine nasıl güvenilir?
Batı dünyasının insanlık anlayışı hep aldatmaca olmuştur.

Temennimiz, dileğimiz bu harekâtın kısa zamanda başarıyla sonuçlanması; emperyalist güçlere piyon olan bu terör grupların ortadan kaldırılmasıdır.