Ülkemizin
başlattığı Afrin harekâtının gerçek müsebbibi kim?
2011 Mart ayında Suriye’de başlayan toplumun demokratik
haklarını kazanma gösterileri bir katliama dönüştü.
Yüzbinlerce masum savunmasız Suriye vatandaşı çocuk ve
kadın olduklarına bakılmaksızın acımasızca katledildi.
Bugüne kadar uluslararası toplum ve diğer uluslar arası
kuruluşlar Suriye’nin bu hale gelmemesi için gerekli desteği ve samimiyeti göstermedi.
Göstermediği gibi bunlar Suriye halkının demokratik
taleplerini elde etmek için gösterdikleri mücadelelerini bir fırsat olarak
gördü.
Bu insanların haklı taleplerini destekleyecek mahiyette
bir tavır alacaklarına bu durumu alabildiğine kötüye kullandılar.
Bölgede her geçen gün yeni yeni terör grupları
oluşturuldu.
Gaye bu terör gruplarını oluşturup ülkede ve bölgede
huzur ve güveni uzun süre engellemekti.
Bu yaklaşım terör gruplarının çatışmaları ne kadar uzun
sürerse ve ne kadar bölge bundan çok fazla zara görürse sömürü ve emperyalist
güçlerin menfaati o oranda fazla olacaktı anlayışına dayandırılıyordu.
Mevcut durumda Suriye’nin ve bölgenin
istikrarsızlaşmasında ve yüzbinlerce masum Suriyeli vatandaşın ağır bir şekilde
hayatlarını kaybetmesinde Suriye’nin zalim lideri kadar Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi, uluslar arası toplum ve diğer insani amaçla kurulmuş olan
kurumlarında hatası ve kusuru bulunmaktadır.
Elbette bu vahim durumu oluşturup ve bunu kendi
üzerlerinden atmak ve başaklarına yapıştırmak için yapılması gereken işi alabildiğine terör grupları oluşturup suçu bunlara yüklemek yolu seçilmiştir.
Fiilen bu cani terör grupları elbette bu insanlık ve
savaş suçunun önde gelen sorumlularıdır.
Ancak bunlar kadar kabahatli olanlar da bu terör
örgütlerini oluşturup onları her bakımdan destekleyenlerdir.
İşte ABD, bu terör örgütlerini silah ve mühimmatla destekleyerek
ve onları eğiterek bu cinayetlere ortak olmuştur.
Suriye’de meydana gelen olayların ilk baştan beri bu
derece büyümeden ve zayiat olmadan önlenme şansı varken mesele bu noktaya maksatlı
olarak getirilmiştir.
Şimdi batı dünyası ülkemizin haklı olarak sınırımıza ve
ülkemize yönelik tehlikeyi önlemek ve güvenliğini korumak adına başlattığı
Afrin harekâtını meseleyi başından beri bir bütün olarak değil de sadece bu harekâta
matuf bir değerlendirme yapmaları insan aklı ve vicdanıyla alay etmekten başka
bir anlama gelmeyecektir.
Batı basınında çıkan haberler harekâtın durdurulması için
konuyu BM’ye götüreceklerine dair görüşler yer alıyor.
Ancak BM Güvenlik Konseyinin, bugüne kadar yedi yıldır, Suriye’de devam eden bu insanlık dramına sessiz kalması ya da bir nevi oyalama
taktiği ile meseleye yaklaşması insanlık adına samimiyetsizliğin bariz bir
göstergesi olmuştur.
Suriye’de bugüne kadar yüzbinlerce masum insan hayatını
yitirmiş, milyonlarca Suriyeli yerinden yurdundan olmuş.
Aileler parçalanmış.
Bir ülke yakılıp yıkılmış.
Masum insanlara yedi yıldır ne tür acımasız ve insanlık
dışı muamele yapılmış net bir şekilde bilinmiyor.
Ülkede ağır insan hakları ihlalleri işlemiş savaş suçlusu
sözde bir lider bulunuyor.
Şimdi batılı ülkeler bu adamı bunca yıldır yaptığı
insanlık dışı eylemlerinden dolayı BM Güvenlik Konseyine götürmeyip başka
suçlular ararsa, bu güvenlik konseyine nasıl güvenilir?
Batı dünyasının insanlık anlayışı hep aldatmaca olmuştur.
Temennimiz, dileğimiz bu harekâtın kısa zamanda başarıyla
sonuçlanması; emperyalist güçlere piyon olan bu terör grupların ortadan kaldırılmasıdır.