Onbinlerce kilometre uzaklıktan gelip ülkelerin
istikrarını altüst edenler, temel insan haklarını ihlal edenler, milyonlarca
masum insanın ölümüne, göç etmesine, evini ve yurdunu terk etmesine,
yüzbinlerce çocuğun yetim kalmasına neden olanların yaptıkları bu insanlık dışı
faaliyetler ve eylemlerden dolayı kendilerini hiç sorumlu tutmuyorlar.
Yüzleri hiç kızarmıyor.
Niye?
Çünkü sütten çıkmış ak kaşık rolünü çok iyi oynuyorlar…
Uluslararası hukuk diye bir kavram var, insan hakları
evrensel beyannamesi var, sözde yeryüzüne huzur ve güven getirme, ihtilafları
çözmek maksadıyla 1945 yılında kurulmuş Birleşmiş Milletler var; fakat bunların
hak ve hukuk çerçevesinde maalesef adil, kalıcı ve kapsayıcı sonuçları yok.
Eğer olsaydı bugün yeryüzünde ne açlık çeken, ne susuzluk
çeken, daha da önemlisi ne de savaşlarda, terör olaylarında hayatlarını yitiren
ve yurtlarını terk edenlerin sayısı insanlık tarihinde bu derece zirveye
çıkmayacak, dünya milletleri bu derece huzur ve güvenden yoksun olmayacaktı!
Bu insani kurumlar maalesef emperyalist güçler tarafından
amaçları doğrultusunda çalıştırılmıyor.
Bu güçler tercihlerini meşruiyetten yana değil, gayri
meşru işlerden yana kullanıyorlar.
Fıtratları gereği meşruiyetten değil gayri meşruluktan
besleniyorlar.
Şimdi ülkemizin son çare olarak, haklı bir şekilde başlattığı
Afrin harekatını bu anlayış nasıl hazm etsin.
Akrepten bal yapması beklenir mi?
Meşru müdafaa hakkını, uluslararası anlaşmalara dayanarak
başlatan ülkemizin bu savunma harekâtını emperyalist güçler başka tarafa
çekmeye çalışıyor, maksadından saptırmaya çalışıyorlar.
Bu da güç aldıkları, dayandıkları yer bir kısım İslam
ülkelerinin bu sömürü güçlere destek vermelerinden kaynaklanıyor herhalde.
Ülkemizi bu haklı davasında sözde yalnızlaştırmaya,
uluslararası toplum nazarında haksız duruma düşürmeye çalışıyorlar.
Amerika’nın binlerce kilometre uzaktan gelip sınırımıza
silah yığdığını hiç görmüyorlar, görmekte istemiyorlar.
Bölgemizdeki ve sınırımızda ki terör örgütlerini organize
edip besleyenlerin elbette haktan ve hukuktan yana tavır almalarını beklemek
akıl karı olmaz.
Sözde PKK’nın kolu olan YPG’yi DEAŞ’a karşı beslediğini
söyleyen Amerikan Başkanı, daha önce de DEAŞ’ı kendinden önceki yönetimin
kurduğunu ifade etmişti.
Bilinen bir gerçeği dile getirirken, bir bakıma dünya
kamuoyu önünde bir itirafta bulunmuştu.
Elbette ki yeryüzündeki terör örgütlerinin tamamı
emperyalistlerin ürünüdür.
Bunlar kendi hain emellerini gerçekleştirmek için bu
örgütleri kurarken ne yazık ki piyon bulmakta zorlanmıyorlar.
Yıllardır ülkemizin terör örgütlerinden çektiği
yetmiyormuş gibi bir de sınırımıza çok daha donanımlı ve arkasına aldığı
Amerikan desteği ile yenilerini musallat etmeye çalışıyorlar.
Amerika’nın bugüne kadar hiçbir İslam ülkesine karşı
yararlı bir yaklaşımı olmamış olamaz…
Ülkemizin bu harekâtına aklıselim sahibi İslam ülkeleri
ve diğer ülkeler destek vereceklerdir.
Ancak iradesini kiraya verip insani değerlerini
yitirenlerin bu desteği vermelerine izin çıkmaz.
Bu harekâtı durdurmak için uluslararası destek oluşturmak
isteyenler, neden 7 yıldır Suriye’de milyonları öldürüp ve yurdundan eden zalim
yönetimi devirmek ve yargılamak için bu yönde bir çalışma başlatmıyor?
Aklı başında olanların ülkemiz aleyhine BM Güvenlik
Konseyine götürme hevesinde olanlara bu insani soruyu sormaları ve bölgemizde
sadece ülkemiz için değil, bölgedeki bütün İslam ülkeleri için tehlike
oluşturan Suriye yönetiminin yargılanması için gerekli çabayı göstermeleri
gerekir.
Yıllardır insan katliamı yapan bir yönetimi unutturup başka
sorumlular aramaları ne denli adil, nasıl doğru olur? Emperyalistlerin bu tür arayışları
insani değerlerin iflası olmaz mı?