Birleşmiş Milletlerin (BM) dünyada yaşanan ekonomik,
politik ihtilaflar yanında tabii afetler neticesinde zor duruma düşen ülkelerdeki
afetzedelere yardımda bulunma görevi de var. Netice olarak insanlığın içine
düştüğü her türlü sıkıntılı durumla ilgili bir kurum…
Dünyanın her tarafında çeşitli
ihtilaflar, savaşlar iç savaşlar, işgallerin yaşandığı bölgelere ulaşarak
yardım etmeye çalışıyor! Fakat üç yıldır Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilere bulunduğu yardım ise 'devede kulak' bile değil...
BM’nin üstlenmiş olduğu bu insani
görevlerde pek başarılı olduğu söylenemez. Gerek maddi ve gerekse diplomatik açıdan başarılı olduğu söylenemez.
Olayları yerinde incelemeye çalışıp
dünya kamuoyunu bilgilendirme ve raporlar hazırlayıp sunarak problemlere çözüm
arama çabasında...
BM yüklenmiş olduğu misyonu
yerine getirmede muktedir değil. BM kurum olarak sorumluluk almış, fakat
yetkisiz bırakılmış.
Bu dünya teşkilatının elini kolunu
bağlayan hakim güçler var. Bu hakim güçler BM’yi tüm insanlığa hizmet için
değil de, sırf kendi menfaatleri için kullanıyorlar.
Bu hakim güçler dünyayı paylaşımda
anlaşma sağlayamadılar mı, çözümsüzlük hükmünü sürdürüyor.
Küresel güçlerin menfaatleri neyi
gerektiriyorsa o minval üzere hareket ediyorlar.
Bugün yeryüzünde kanayan önemli iki
bölge var; biri Afrika kıtası, diğeri ise Filistin, Suriye, Irak ve Afganistan
gibi ülkeleri de kapsayan bölge.
Bu bölgelerdeki ülkeler uzun yıllardır
çözüm bekliyor, bunların çoğunluğunu İslam ülkeleri oluşturuyor.
Görevi insani meseleleri çözüme
kavuşturmak olan BM’nin bu asli görevinde kararlı ve azimli olsaydı 60 seneyi
aşan bir süredir kan ve gözyaşının dinmediği Filistin meselesi halledilir,
yapılan zulümlere bugüne kadar çoktan son verilmişti.
Filistinliler de kendi topraklarında
bir devlete sahip olmuş olurlardı.
Ne yazık ki yarım asrı aşan bir
süredir çözülmeyen bu insani dram batının ve BM’nin oyalama politikası ve zaman
zaman açıkladıkları kınama politikasından öteye geçmemektedir.
Kangren olan dünya meselelerine böyle
bir aldatma politikasıyla yaklaşan egemen ve emperyalist güçlerin bu sorunlara
çözüm amaçlı yaklaşmaları da mümkün değil.
Üç yıldır sözde sahip çıktıkları her
türlü insani değerin ihlal edildiği Suriye’de, emperyalist güçler ‘tavşana kaç,
tazıya tut’ politikası izliyor.
Suriye’deki insani dram, batının sahip çıktığı,
el üstünde tuttuğu bütün insani değerleri altüst etmiş durumda. Bir zalim
kimileri tarafından açık bir şekilde, kimileri tarafından kapalı kapılar ardında
kollanıyor. Bu kukla zalim yönetime sahip çıkanlar, en az onlar kadar bu ülkede
yaşanan insanı drama ve ihlallere ortak olmaktadırlar.
Bu ihlallere hiçbir uluslar arası
kurum ciddi bir şekilde kınama yapmıyor.
Her türlü sefaletin yaşandığı
Suriye’de çocuk felci salgının patlak verdiği, salgının bu bölgeyle sınırlı
kalmayıp Avrupa’ya sıçrayacağı beklentisi var.
Şimdi acaba bu salgın batılı güçleri
harekete geçirir mi, bu vesileyle bir zalimi bu kadar kollamaya son verip, bu
vahşeti son erdirmek için bir insani yaklaşım hareketi başlar mı? BM kös dinlemekten vaz geçer de üstlenmiş olduğu asli görevini yerine getirme çabasında olur mu?