İsrail
bu sağı solu belli olmaz. Kafasına koyduğunu yaparak gelmiş bugüne kadar.
Uluslararası
toplumun tavrı bu ülkeye karşı mevcut şekliyle devam ettiği sürece, tavrını
değiştirmeyecek gibi görünüyor.
Kendini
hep tehdit altında hissediyor.
Yine
son zamanlarda kendine yönelik tehditlerde artış olduğunu ifade ediyor.
Devletinin
kuruluşunun 65. yıl dönümü kutlamalarına hazırlanırken, Filistin’den yeni ilhaklar
peşinde.
Hiçbir
uluslararası kural ve kanun tanımaz. Uluslararası toplum tarafından benimsenmiş
bütün değerler sadece kendisine ait olduğu zehabına kapılmış.
Evrensel
değerler ve insan hakları çerçevesinde ne varsa tek taraflı olarak onun
menfaati ve istekleri doğrultusunda çalışmalıdır.
Bir
başkasının bunlarda zerre kadar bir menfaati varsa, o zaman bu evrensel
değerlerin önemi yok sayılır.
Çünkü
onun gözünde kendisinin belirlediği hedef ve arzularının karşısında olabilecek menfi
bir durum, ona en büyük ihanet, en büyük haksızlıktır. Kendinsin başkalarının
topraklarını işgal etmesi, terörü önlemek içindir; başkalarını öldürmesi terörü
önlemek içindir! İsrail devleti her ne yaparsa yapsın dünya kamuoyu onu makul
karşılamak zorundadır; normal karşılamak zorundadır. Çünkü yapılanlar İsrail
devleti tarafından yapılmıştır. Bunun hiçbir mahzurlu tarafı yoktur. Arkasındaki
medya desteği, uluslararası toplum desteği İsrail’in yaptıklarını hep
desteklemiş, makul görmüştür de ondan.
İsrail
şimdi Batı Şeria’yı ilhak etmeye hazırlanıyor, uzun yıllardır Filistin’in bu topraklarını
işgal etmiş olması, kendisi için haklı bir gerekçe olarak görüyor. Şecaat arz
ederken merdi kıpti sirkatin söyler anlayışı ile hem işgal eder, hem de ilhak.
1967
yılında Golan Tepelerini işgal eden İsrail daha sonra burayı kendi topraklarına
ilhak etmiş, iş bu kadar kolay, önce işgal sonra ilhak. Bunu İsrail yapıyorsa
bunda bir yanlış, bir sakınca yoktur, anlayışı var.
Kendine
ait binlerce yıl öncesine ait bir iz varsa hiçbir güç onu bildiğini yapmaktan
alıkoyamaz. Yeter ki bu hususta kararını vermiş olsun.
Tek
ve şaşmaz hedefi ‘vaat edilmiş toprakları’ eline geçirmek için her türlü yola
başvurmak...
Şimdi
BBC’ye yaptığı açıklamada, İsrail başbakanı şöyle diyor; Eğer Suriye’de yanlış
grupların eline silah geçerse, bunu önleme hakkına sahip olduğunu söylüyor. Eğer
Suriye’deki muhalif grupların eline uçaksavar ve kimyasal silah olursa bölgede
oyun değiştirici olacağını söylüyor.
Uluslararası
topluma Esat’la savaşan muhaliflere silah yardımı yapılması için artan bir
çağrının olduğu, “fakat İslamcı militanların bunları kullanıyor olması, işi daha
ileriye götürmelerine sebep olacaktır,” yorumunu yapıyor.
Anlaşılan
İsrail uluslararası toplumun da vurdumduymazlığı ile Suriye’de süren kargaşa
ortamı ve insanlık dışı durumun devamından yana görünüyor.
İsrail’in
ister istemez ima ettiği bir başka husus ise devletinin kuruluşundan bugüne
kadar yaptıklarının yanlış olduğunun farkında olması ve bunun bir gün kendisine
döneceğini, bu nedenle her fırsatta kendisinin terörist tehlike altında
olduğunu dünyaya duyurma gayreti içinde bulunuyor. Bu hezeyanları içine düştüğü
yanlışlıklardan ileri geliyor.
Yanlışlıklarını,
suçluluk psikolojisini ancak bu şekilde tepiklerle kapatmaya çalışıyor. İsrail
bu psikozdan ancak doğruları görüp kabul etmesiyle kurtulabilir. O zaman kendisini
daha güvenli hissedecek, lüzumsuz korkulardan kurtulacaktır.