Klasik
bir ifadeyle 2012 miladi yılı tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı. Aslında
kimilerine göre tarihin müstesna bir köşesinde yer alırken, bazıları için acı ve ıstırapla dolu bir yıl oldu.
2012
yılında bölgemizde ve hatta dünyada en fazla öne çıkan olay, 2011 mart ayında
başlayan 2012 yılında da
artarak acımasızca katliamlarını sürdüren Suriye’deki iç savaş vahşetini sürdürdü.
2013
yılında ise Suriye’de yaşanan olayların artçı şokları sınırlarının ötesindeki komşularını etkileyerek devam edeceği öngörülüyor.
Suriye'nin
insanlıktan nasibini almayan zalim lideri ve ona açık destek veren bir iki
devletin önde gelenleri bu vahşetin perde arkasındaki dolaylı olarak oyun kurucuları oldu.
Ancak
Rusya’nın son zamanlarda Suriye’de yaşanan dram adına olumlu yaklaşım sergilemesine rağmen, İran’ın bu konuda
ciddiye alınacak bir açıklama yapmaması ise açıkça zulme destek vermesinden başka bir anlam taşımıyor.
Bu
haliyle tam bir takiye politikası izlediğini gösterirken, dış politikasında da tutarsız bir profil
çizmiş olduğunu dünyaya ilan ediyor.
Bu
tutumuyla Suriye konusunda bugüne kadar izlediği politikanın arkasında yatan kendine has bazı hayalleri, emelleri
olabilir düşüncesini akıllara
getiriyor…
Her
geçen gün kan kaybeden Suriye’nin zalim liderinin analistlere göre bir yıl daha
görevini sürdüremeyeceği tahmin ediliyor.
Başlangıçta kendisine destek çıkanlar; gerek
kendi yakın çevresi ve gerekse dışarıdan aldığı destekler birer birer çekiliyor. Başlangıçta herhalde sahip olduğu askeri güçlere ve kendisine destek
verenlere güvenerek bu duruma düşeceğini, giderek yalnızlaşacağını, bir çıkmaza sürükleneceğini tahmin edemiyordu!
Fakat
göründüğü kadarıyla giderek
yalnızlığa terk edildiği, bundan sonrasının ise nasıl bir sonla noktalanacağı ise bir bakıma kendi tutumuna bağlı olacak.
Kendisi
için Kaddafi benzetmesi yapanlar da var…
Böyle
bir son yaşamaması için Esat’ın görevini
bırakıp ayrılması ve böylece bir geçiş hükümetinin kurulması öngörülüyor.
B.M.
elçisi Lakhdar Brahmi’nin görüşü ise, Esat’ın ülkeyi terk etmesine dair şimdilik bir işaret olmadığı şeklinde…
Meselenin
insani boyutuna baktığımızda, durum içler
acısı…
Yardım
kuruluşlarına göre, Suriye’de siviller
için hayat şartları kış şartlarının da etkisiyle giderek kötüleşiyor, verem hastalığı ve açlık yayılıyor.
Uluslararası
toplumun şimdilik bu husustaki
tavrı ise askeri müdahaleden, hatta sınırlı bir uçuşa yasak bölgeden yana görünmediği yönünde.
Bosna’daki
savaşı sona erdiren ortak
zemini bulmaya muktedir olan Amerika ve Rusya'nın Türkiye, Katar, Suudi
Arabistan gibi bölgesel aktörlerle beraber aynı çözümün Suriye’de yapılabileceği kaydediliyor.
Giderek
zor durumu düşen Suriye yönetiminden
beklenen en büyük tehlikenin ise, rejiminin kimyasal silahlarına, Lübnan’daki
Hizbullah’a ve ülkemizdeki terör örgütüne dönmesi şeklinde yorumlanıyor ve böylece buralara
huzursuzlukların taşınması beklentisi var.
Türkiye’nin
Suriyeli muhaliflere yapmış olduğu insani yardıma karşılık, Suriye rejiminin Kürt kartını
misilleme olarak oynayacağını ima ettiği söyleniyor.
Dileyelim
İran uyguladığı yanlış tutumdan vazgeçsin ve uluslararası toplum bu konuya biraz
insani açıdan bakarak duyarsız kalmayıp Suriye’deki vahşet son bulsun.