Kara
kıta Afrika’nın kendisi gibi bahtı da kara. Kıta içinde bulunduğu sıkıntılardan bir türlü çıkamıyor. Uzun yıllardır
kıtanın çoğu ülkelerinde devam
eden ekonomik, politik ve toplumsal sıkıntılar varlığını sürdürüyor.
Afrika
toprak ve nüfus bakımından dünyanın ikinci büyük kıtası. Avrupa’nın güneyinde
konumlanan kara kıta batıda Atlantik Okyanusu ve doğuda Hint Okyanusu ile sınır oluşturuyor.
Kıtanın
ülkemizle olan ilişkileri Osmanlı
döneminde başlamış, Cumhuriyet döneminde ise özellikle Ak
Parti hükümetleri döneminde ilişkilerin ivme kazandığı, yeniden bir canlanma sürecine girdiği görülüyor.
Gerek
diplomatik ve gerekse ticari anlamda ilişkilerde hacim itibariyle artış kaydedilmiş son yıllarda.
Afrika
hemen hemen her bakımdan sıkıntılar yaşayan bir kıta.
Vizyonsuz
ve adalet kavramının pek yer bulmadığı yönetim anlayışları kıta insanlarının geri kalmasına yol açtığı gibi, sürekli olarak istikrarsızlığa da zemin hazırlamış.
Adil
ve demokratik olmayan yönetim anlayışı bu kıta ülkelerinin dünyanın en fazla geri kalan ülkelerini
oluşturmasına yol açmış.
Afrika’da
birçok ülkede; açlık, susuzluk, kuraklık, yokluk, kargaşa, iç savaş, terör kol geziyor.
Ayrışmaya, parçalanmaya ve bölünmeye ya da
istenilen şekilde yönlendirilmeye
çok müsait bir toplumsal yapıya sahip. Ülkelerin
adil, sağlam ve insanların tümünü
kucaklayıp kollayacak kurumsal yapının olmayışı veya işlemeyişi kıtada huzurun,
güvenin tesisini engellemekte.
Kıtadaki
kırılgan yapı bir taraftan bu kıtanın genel olarak kalkınmasını önlerken, diğer taraftan istismarcıların kolayca kol
gezeceği ve istedikleri gibi
yönlendirecekleri bir ortam oluşturmakta.
Kendilerini
bu istikrasız ve kırılgan yapıdan kurtaracak samimi dostlara ihtiyaçları var. Türkiye
onlardan biri, belki de bu hususta en samimi olanı!..
Bu
çerçevede ülkemiz, gördüğümüz ve izlediğimiz kadarıyla, merkezine insanı yerleştiren bir anlayışa sahip olan Ak Parti hükümetleri döneminde,
kıta ile olan ilişkilerini âdete bir
şahlanış sürecine çekmiş gibi görünüyor.
Önce
insan anlayışlı bu yaklaşımlar sayesinde; ülkemiz ve Afrika ülkeleri
arasında son yıllarda olumlu gelişmeler hâsıl oldu. Bu olumlu yaklaşımlar sayesinde ülkemizle Afrika ülkeleri arasındaki ticaret
hacminde giderek bir artışlar yaşanıyor. Hatta Avrupa’da
son yıllarda ekonomik kriz nedeniyle düşen ihracatımız, Afrika’daki artışla telafi edilmekte.
Afrika bu bakımdan da büyük bir potansiyele sahip, huzur ve sükûna
kavuştuğu oranda bu potansiyel harekete
geçecektir.
Ülkemizin bu kıtaya bakışı sadece ticari eksende değil, aynı zamanda devlet ve millet vasıflarına sahip olmaları yönünde
de bu kıtaya katkıda bulunacağı bir gerçek.
Bu olumlu gelişmelerin hayat bulması ise; ayrışmanın, bölünmenin ve parçalanmanın kendilerine yarardan çok
zarar verdiği gerçeğinin idraki içinde olmalarına bağlı olacaktır.
Ortak yatırımlara yenilerinin eklenmesi ile ülkemiz ve Afrika
ülkeleri arasında her iki taraf için büyük faydaların oluşmasına zemin hazırlayacağını ümit ediyoruz.
Bu çerçevede, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı gezinin ülkemizin
Afrika açılımına yeni bir sayfa ilave ederek her alanda ilişkilerin gelişmesine katkıda bulanacağını umuyoruz.