Birleşmiş Milletler 21 eylül Uluslararası
Barış Günü temasıyla düşmanlıkların durdurulmasını amaçlıyor. Birleşmiş Milletlerin bu yılki teması “Sürdürülebilir gelecek için sürdürülebilir huzur” adını taşıyor…
Birleşmiş Milletlerin misyonu bütün dünyada
sürdürülebilir barışı sağlamak. Dünyadaki genel görünüme baktığımızda bu
misyonun genellikle söz tarafı ağırlıklı olarak gündemde kalırken, fiiliyata yönelik
tarafı ise pek devreye girmiyor veya yetersiz kalıyor.
BM, ihtilaflar yükselmeden barışçı
vasıtalarla çözüm bulmaya çalıştıklarını ve kalıcı barışın temellerini inşa
etmeleri için insanlara yardımda bulunduklarını ifade ediyor.
Bütün dünyada yankı yapacak hoşgörü,
diyalog, işbirliği ve uyum mesajına ihtiyaç olduğuna vurgu yapılıyor.
Fakat gayeleri bu kelimeleri sadece
seslendirmekten başka amacı olmayan kötü niyetli kişi ve gruplar, bunları
kullanıp kirli emellerinin hayat bulması için çalışmaktalar.
Hayat anlayışını kin ve nefret üzerine
kurmuş ancak ve ancak onunla geçimini sağlamaktan başka alternatifi yokmuş gibi
davrananlara hangi barış ve hoşgörü elini uzatsan karşılığı kin ve kan oluyor.
Bir bakıma insani değerlerden arındırılmış
olanların tek emeli kan dökerek ve yürek yakarak hayatını sürdürmek olmuş…
Barış ve hoşgörü anlayışı köreltilmiş
olanlara bir çözüm, bir çare bulmak mümkün mü?
Ülkemizin başına iç ve dış hainlerin
destek, gayret ve kirli planlarıyla yıllardır bela edilmiş bir terör örgütü
var.
Kanı, vahşeti, katliamı kendine bir görev ve
hayat biçimi olarak seçmiş, otuz yıldır emsali görülmemiş vahşetini sergileyip
duruyor.
Adını da birilerinin haklarını elde etmek koymuş.
Sözde temsilciliğine ve hak aramasına
soyunmuş olduğu bu insanlar adına tamamen istismar ve yok etme gayretinde
olduğunu başlangıcından beri açık bir şekilde hain, çirkin, insanlık dışı
faaliyetleriyle göstermiş bugüne kadar.
Azgınlığında, vahşetinde sınır tanımıyor.
Bugüne kadar yaptığı vahşetin, ihanetin
belki de emsalini bulmak mümkün olmayacaktır.
Sebepsiz yere oluşturulan bir alçak kinin
savunucularına gösterilen hoşgörü ve anlayış hep nefretle karşılık bulmuş,
zerre kadar iyi niyet belirtisi görülmemiştir.
Bu aslında içinde bulundukları işin
tabiatında olan bir yapı, çünkü bu işin kuruluş gayesi birilerinin hakkını
savunmak değil, onlara hak kazandırmak değil, bilakis mevcut olanları
ellerinden almanın mücadelesidir.
İşin aslı ve amacı böyle olunca hangi
hoşgörü elini uzatırsan uzat makul bir karşılık bulamayacaktır.
Buna kendileri yetkili değildir, çünkü
kendileri böyle bir iradeye sahip değiller.
Bu terörün doğasında olan bir özelliktir.
Terörün amacı toplum üzerinde korku, baskı ve endişe oluşturmak, savunmasız
insanlar üzerinde aşırı korku ve baskı oluşturup çirkin emellerine ulaşmak.
Tabiatları gereği de iki seçenekleri var, öldürmek
veya ölmek; iki tercih üzerine kurulmuş insanlık dışı bir temel üzerine inşa
edilmiş hayat anlayışı...
Bir de taraftar kazanmak için sınırsız
yalan… Fiiliyatı öldürmek ve ölmek, teorisi ise aldatmak ve yalan üzerine
kurulmuş. Bu işin kazananları ise perde arakasındakiler.
İşte bugüne kadar binlerce insan
kandırılarak ölüme gönderildi, kendileri açısından bir hiç uğruna, bu ancak bu
çirkin ve hain oyunun asıl planlayıcısı ve destekleyicileri için bir başarı
sayılabilir.
Gerisi boş…
Bu işin temelinde yatan ne kürt realitesi,
ne de onlara hak arama meselesidir!..
Bu sadece bu ülkeyi kaosa sürüklemek
isteyenlerin, ülkenin kalkınmasını ve güçlenmesini istemeyenlerin yegâne
gayesidir.
Bu bilinmesi zaruri olan acı bir hakikatin ta
kendisidir!
Sadece sloganlar huzuru sağlamada yeterli
olmuyor, önemli olan bunların hayata geçirilmesidir.
Dileyelim Birleşmiş Milletler bu yılki
barış temasında başarılı olsun…