Uzun yıllardır Afganistan ve Filistin’de
öz yurtlarında parya muamelesi gören insanlar…
Ve son birbuçuk yıldır Suriye’de
devam eden baskıcı rejime karşı ayaklanmalar sonucu hayatını kaybeden binlerce
insan; Myanmar’da Müslümanlara yapılan insanlık dışı muameleler ve daha
dünyanın başka yerlerinde yaşanan insanlık dışı muameleler…
Bütün bu ve benzeri olaylar
karşısında geriye insanlığın gereği kadar çözüm üretememesi ve çaresizliği
kalıyor…
İşte dünyanın içine düştüğü böyle bir
ortamda birleşmiş milletler eğitimin önemini vurgulayarak, insanlık dışı
faaliyetlerin son bulması amacıyla barış kültürü formunu düzenledi.
“Dünyamızda ıstırap çekenlere
baktığımıza, barış kültürüne ne kadar acil ihtiyaç duyduğumuzu biliyoruz,
diyerek konunun hayati önemine dikkat çekiyor," BM Genel Sekreteri Ban ki Moon…
Dünyamız şiddetten bir türlü yakasını
kurtaramıyor. Şiddet ve savaşların yaşandığı yoğun bölgelere son yüzyılda
kısaca baktığımızda, demir perde ülkeleri olarak anılan komünizm dönemi ve sonrasında
şekil değiştiren ve özellikle İslam ülkelerine doğru bir geçiş yapan yeni bir
şiddet türü ile dünyamız karşı karşıya bulunuyor.
Özellikle komünist dönemde
milyonlarca Müslüman baskı ve zulümlere maruz kalmış; yerlerinden, yurtlarından
edilmişti.
Günümüzde ise dünyamızda birçok İslam ülkesinde istikrar ve huzur
yok, bu insanlar nahak yere zulme maruz kalmaktalar; yerlerinden, yurtlarından olmaktalar. Dahası çeşitli vesilelerle hayatlarından olmaktalar.
***
Gerilim döneminde sükûnete ihtiyaç
duyulduğu, anlamsız şiddet ülkelerin savaşta olmadığı zamanlardan daha çok
sayıda can aldığı bildiriliyor.
Moon dünya insanları barış kültürünün
oluşması için haykırıyor, diyor.
Gezegenimizin kaynaklarının insanların
daha fazla acı çekmesi için değil, onların gelişmesine yardımcı olacak şekilde
harcanması gerektiği hatırlatılıyor.
Geçen sene 1,7 trilyon dolar
silahlara harcanırken, milyonlarca insanın yataklarına aç gitmesi öfke
yükselmesi şeklinde yorumlanıyor.
Böyle bir tablo karşısında insan
haysiyet ve hayatını sürdürecek bir kültürün benimsenmesi ve uygulanmasına
ihtiyaç duyulduğu, bununda bir yolu da barış kültürünü oluşturmak...
Bu nedenle BM yeni bir inisiyatif
başlatacak, ‘Önce Eğitim’.
Böylece şiddet kınanacak ve barış
talep edilecek bütün halk kitleleri tarafından...
Forumda üzerinde durulan bir başka
önemli konu ise Birleşmiş Milletlerin mevcut yapısının artık ihtiyaca cevap
veremediği, bu vesileyle sadece birkaç güçlü ülkenin oylamasına dayalı mevcut
yapının yeniden yapılanması, kurumun üye ülkeleriyle Genel Kurulda adil olarak temsil
edilmesinin gerekliliği üzerinde duruluyor.
Aynı zamanda çevre ve ekonomik
konularla ilgilenen bir güvenlik konseyinin oluşturulmasının da şartlar gereği
elzem olduğu belirtiliyor.
Birleşmiş milletlerin herkes için
adil bir insan itibarının olduğu bir dünyaya doğru giden yolu başlatabilecek
tek uluslararası kuruluş olduğu vurgulanıyor.
Barışın ‘bir kelimeden ibaret değil,
bir davranış biçimi olduğunun’ bilinmesi gerektiği hatırlatılıyor.
Netice olarak, Birleşmiş Milletlerin
değişen dünya şartları karşısında daha adil bir yapıya dönüşmesi, insanlığın
maruz kaldığı sıkıntıların daha çabuk halledilmesi bakımından hayati önem arz
ediyor.