19 Ağustos 2017 Cumartesi

Dünya insani yardım günü



Bilinen acı bir gerçek var ki o da artık gerek Birleşmiş Milletler ve gerekse diğer insani kuruluşlar insanlığın içine düşürüldüğü tarifi mümkün olmayan acı ve sıkıntılı durumlardan kurtarmak için çabaların sadece sözde ve bu husustaki acıları gün kutlamalarıyla geçiştirme yolunu tercih etmesidir.
Bugün yeryüzü coğrafyasında sıkıntı ve açlık yokluk, hastalık, savaşların getirdiği insanlık dışı yüklerin çoğunu Müslümanlar çekiyor.
Günümüzde insanlığın karşı karşıya kaldığı insanlık dışı sıkıntılara baktığımızda, bunların kaynağının ülkelerdeki kötü yönetim, haksız ve adaletsiz yönetim ve yöneticiden ileri geldiğine şahit oluyoruz.
Yönetim bilgisinden, merhamet ve adaletinden yoksun yöneticilerin varlığı bu ülkelerde dikkat çekiyor.
Bu yöneticilerin mensup oldukları ülkelerin ise millet iradesinden yoksun oldukları, dolayısıyla bu durumun ortaya çıkardığı ihtilafları, çatışmaları görüyoruz.
Millet iradesinden yoksun yönetimler aynı zamanda sömürü baronları için ele geçmez bir fırsat oluşturuyor.
Bu tür krizleri kendi açılarından fırsata dönüştürmeyi çok iyi biliyorlar.
Çünkü ellerindeki imkânları insanlıktan yana değil de insanlık dışı planlar doğrultusunda kullanmakta maharet sahibidirler.
Bu tür krizleri bahane edip kendi hain emellerini gerçekleştirmenin faaliyetine giriyorlar.
İnsanlık adına kurulmuş başta Birleşmiş Milletler ve diğer benzeri uluslararası kuruluşların ya bilerek veya sömürü dünyasının emelleri doğrultusunda hareket ederek yeryüzündeki çeşitli açıdan sıkıntı içinde olan milyonlar ve hatta milyarlarca insanın temel ihtiyaçlarına çözüm bulup uygulamakta yetersiz kaldıklarına şahit oluyoruz.
Bulmak isteyenlere de çeşitli bahanelerle engel olduklarına...
Küresel olarak insanlığın içine düşürüldüğü ve karşı karşıya bırakıldığı insani sıkıntılara baktığımızda;
Bunların göç, terör, iç savaş, açlık, yokluk, temel ihtiyaçlar olan güvenli su yetersizliği, sanitasyon yokluğu ve yetersizliği, hastalıklar şeklinde sıralamak mümkün.
Göç, terör ve iç savaşlarla yüzbinler hayatını kaybediyor.
Özellikle Amerika'nın bu binyılın başlarından itibaren başlatmış olduğu işgal hareketleriyle milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı; terörle hayatını yitirdi, hastalıkla ve açlıkla hayatını kaybetti.
Müslüman ülkelere kendi hain emelleri için demokratik yönetim biçimini layık görmeyen emperyalist güçler bu ülkelerde yüzbinlerce masum insanın çıkan ihtilaflar ve çatışmalarda kurban edildiğini görüyoruz.
Bu gün Libya’da, Afganistan’da, Mısır’da, Irak’ta ve özellikle Suriye’de ve daha birçok İslam beldesinde ve Afrika ülkelerinde yıllardır insanlık dramı yaşanıyor.
Ülkemizde hukuk çerçevesinde bir ülkenin bekası ve güvenliği için yaptığı faaliyetlere insan hakları ve özgürlük bahanesiyle hep birlikte el birliği ve sözbirliği ile harekete geçen sömürü dünyası maalesef yeryüzünde temel hakların katliamlara varan ihlallerine karşı suskun kalmasını biliyor.
Çözüm için çok kolay ve basit olan çareleri görmezden geliyor.
Her karşılaştığı insani problemi sadece slogan ve gün kutlamalarıyla halletmeye çalışan Birleşmiş Milletler asli görevini yapmaktan aciz duruma düşürülmüş.

Çözüm ise İslam ülkelerinin insanlık adına bu acı gerçeği görüp, birlik ve beraberlik içinde tek ses ve tek yürek olmasına bağlı!