Yaklaşık
3 yıldır ülkemizde seçim havası var.
Bundan
yaklaşık 3 yıl öncesine döndüğümüze, seçim takviminde 2014 mart ayında yapılan yerel
yönetimler seçimini görüyoruz.
Yine
2014 ağustos ayında cumhurbaşkanı seçimi.
2015
yılında genel seçimler...
2015
haziran ayında yapılan genel seçimlerde sandıktan birinci parti olarak çıkan Ak
Parti, 2002 yılında girdiği ilk genel seçimde ve takip eden dönemlerde; yani
2007 ve 2011 yıllarında oylarını artırarak genel seçimlerden başarıyla
çıkmıştı.
Ancak 2015 haziran ayında yapılan genel seçimlerde ilk defa girdiği
2002 yılından itibaren zaferle çıkan Ak Parti sandıktan seçmenlerin çoğunun
tercihini kazanmasına rağmen hükümeti kurmak için sayı yeterli olmamıştı.
Bu
durum, Ak Partinin kurulduğu yıl olan 2001 yılından 2014 yılı ağustos ayına
kadar genel başkanlık görevini ve başbakanlık görevini üstlenen ve
cumhurbaşkanlığı seçimiyle görevi devreden sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın genel başkanlık görevini bırakmasından mı kaynaklandığı sorusunu
akıllara getirebilir.
Çünkü
bunun en çarpıcı örneği merhum Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinde
görülmüştü. 1980’li yıllarda iki dönem iktidarı kazan kurduğu parti sonraki
seçimlerde yok olmuştu.
Ancak
Ak Parti’de böyle bir durum olmamasına rağmen tabii liderinin ayrılmasını takip
eden ilk seçimde bir düşüş meydana gelmişti.
2015
haziran ayı seçim sonuçları önceki yıllarda ülkemiz siyasi hayatında iz bırakan
olumsuzlukları da gündeme getirmişti.
Söz konuş sürecin basiretli
bir yönetimle bu hata bertaraf edildi.
Genel
seçimlerin tekrarı yönünde karar alınarak, 2015 kasım ayında yenilendi.
Böylece
ülkemizin tekrar, 1970’li ve 1990’lı yıllarda karşı karşıya kaldığı o fetret
dönemi, istikrarsız dönem atlatılmış, Ak Parti bu seçimlerde %50 civarında
seçmen teveccühünü kazanarak seçimin galibi olmuş ve hükümeti kuracak sayının
çok üzerine milletvekili kazanmıştı.
Güven
ve istikrar ortamının devamı tekrar sağlanmıştı.
2019
yılına kadar devam edecek bu durumun mevcut sisteme göre bu tarihten sonrası
için bir garantisi olmayabilirdi.
Tek
başına bir partinin iktidar için çoğunluğu sağlama garantisi mevcut sistemde
yoktu.
Sağlasa
bile her kazanan partinin de olması gereken performansı sağlamasının da
garantisi yoktu…
Mevcut
yürütme sisteminin bugüne kadar ülkemize verdiği sıkıntıların bertaraf edilmesi,
güven ve istikrarın sürdürülebilirliğinin sağlanması için önümüzdeki Pazar günü
yapılacak referandum neticesinde çıkacak olan “Evet” oylarının %50’nin üzerinde
olması, on yıllardır ülkemizde geçmişte zaman zaman meydana gelen ve mevcut
sistemin devamı halinde meydana gelmesi kaçınılmaz olan istikrarsız dönemin
sonu olacak.
Çünkü
yeni sistem bu olumsuzlukları devre dışı bırakıyor.
Geride
bıraktığımız son üç yıla baktığımızda ister istemez ülke olarak gündemimizin
önemli bir kısmını seçimlere ayırmışız.
Geride
bıraktığımız üç yılda, bir yerel seçim, bir cumhurbaşkanı seçimi ve iki genel
seçim yapılmış ülkemizde. Biri bitmiş işin tabiatı gereği bir diğerinin
çalışmaları başlamış.
Zihinlerimiz
ister istemez bununla meşgul olmuş
İşte
16 nisan Pazar günü yapılacak referandumla anayasanın 18 maddesinin değişimi
onaylanacak. “Evet” oylarının %50’nin üzerinde çıkmasıyla ülkemiz bundan önceki
dönemlerde özellikle 2002 yılından önce kurulan koalisyon hükümetleri
dönemlerinde karşı karşıya kaldığı eksi kalkınma, istikrarsızlık ve güven
eksikliği gibi olumsuzlukları geride bırakmış olacak.
Seçimler
5 yılda bir yapılarak, her halükarda cumhurbaşkanı ve yeni yürütme sistemi
seçilmiş olacak.
Ülkede
hiç bir kesim güvensizlik ve istikrarsızlık gibi bir endişeyi kafasında taşımayacak.
Artık
ülke gündemi istenmeyen maddelere değil, kalkınma ve güçlü Türkiye’nin
hesaplarıyla meşgul olacak… İnşallah "Evet" tercihi güven ve istikrarın teminatı olacak.