10 Eylül 2016 Cumartesi

Millet olmanın kırmızı çizgileri


 
 
Asırlardır aynı bayrak altında yaşamış, aynı kültürü, aynı dini ve dili paylaşmış bu millet ne yazık ki 30-40 sene önce sinsice hazırlanmış hain bir oyuna getirildi, bir tuzağa düşürüldü!
Bu oyuna gelenler kurgulanan bu fitneyi bir kurtuluş gibi gördü.
Bu hain plan sihirli bir değnek gibi gösterildi.
Eğer bir ırkçılık akımı benimsenir yayılırsa bölgede top yekûn, bir anda beklenmedik bir refah ve zenginliğe kavuşmanın izlenimi oluşturuldu.
Yalan vaatler üzerine kurulmuş bu ihanet hareketi bugüne kadar nice canlar aldı.
Bu ihanet şebekesine içerden ve dışarıdan destek verenler, on yıllardır bu ülkeye zarar verdiler, akıttıkları kanla bu hain planın mimarlarını sevindirirken ülkemizin gerçek sahiplerini gözyaşına gark ettiler.
Bu alçak terör örgütü bu hain projeyi bölge halkını öldürerek, zulümle, baskıyla, korkuyla kendine kul olmaya mecbur etti.
Asırlardır birlik ve beraberlik içinde aynı bayrak altında yaşayan insanlarımızın arasına nifak sokuldu.
Irkçılık bayrak yapıldı, dinsizlik prensip edildi.
Bu iki melanet üzerine kurulmuş ihanet hareketi 30-40 yıl boyunca bölge halkına işlendi.
Neticede bu ülke çok sayıda şehit verdi.
Masum insanlar hayatlarını yitirdi.
Emperyalist güruh bu ülke üzerindeki çirkin emellerini hayata geçirmek için kurduğu ve kullandığı bu terör örgütü vasıtasıyla ülkemize her bakımdan zarar verdi.
Bu hain emperyalist uşaklarına yanlış yolda oldukları defaatle hatırlatıldı.
15 temmuz ise ‘yeniden diriliş’ için bir başlangıç oldu.
Bu diriliş ülkemizin bütününü kapsadı.
Yeni bir Mısır, Suriye, Irak, Libya ya da Afganistan oluşturma girişimi milletin sağduyusu, feraset ve dik duruşu sayesinde akamete uğratıldı.
Oluşturulan birlik ve beraberlik ruhu 7 Ağustosta düzenlenen Yenikapı toplantısı ile tavan yaptı.
Vücut bulan bu ruh tarik kitaplarına “7 Ağustos Ruhu veya Yenikapı Ruhu” şeklinde yer alacaktır.
Bu aynı zamanda emperyalist güruha önemli bir mesaj oldu.
Eğer bu birlik ve beraberlik ruhu Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta ve bugün yıllardır iç çatışmaların ve bölünmelerin yaşandığı diğer bölge ülkelerinde vücut bulmuş olsaydı, bu ülkelerin içine düşmüş oldukları insanlık dışı olaylar olmayacaktı.
15 Temmuzda Millet olmanın somut bir örneğini dünyaya gösterdik.
Bu ruh sürdükçe, hiçbir hain gücün ülkemizi alt edemeyeceği gerçeği ortaya çıktı.
İşte bu birlik ruhudur ki ülkemizin güneydoğusunda suni olarak oluşturulan ve 30 -40 senedir süren bir ırkçılık esasına dayalı ayrıştırma faaliyeti çok şükür ki hedefine ulaşmamıştır.
Terörist teröristtir, onları hariç tutmak lazım, ancak kürt kardeşlerimizin en azından çevre ülkelerde yıllardır yaşanan iç karışıklık ve verdiği zararlar göz ardı etmemeleri gerekir.
Bölgede uygulamaya konulan bu sinsi emperyalist projenin temel amacı ne bölgedeki insanların haklarını korumak ve ne de onların refah seviyesini yükseltmekti.
Irak’ı özgürleştirme bahanesiyle işgal edenler, ülkeyi eskisinden çok daha kötüye dönüştürmüşlerdir.
Bu acı gerçek ortadayken, şunun bunun hakları adına bir kısım kanallarda ahkâm kesmek bu konuyu aynı gerekçelerle gündeme getirmek isteyenlerin amacı kesinlikle bölge insanını düşündüklerinden değil de iyileşmekte olan yarayı emperyalistler lehine tekrar kaşımaktır.
Konuya bu anlayışla bakmak 30-40 yıl önce başlatılan bu hain oyunun planlayıcılarına piyon olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bu aynı zamanda ufuksuzluk ve basiretsizliğin göstergesidir.
Konuya bu yaklaşım tarzı güçlenen millet ruhuna zarar vermeyi amaçlamaktadır.
Dahası ajan provokatörlükten başka bir gaye taşımamaktır.
Kokuşmuş gerekçeleri ileri sürmek kişisel menfaat sağlama amacından başka bir gaye taşımamaktadır.
Bu kurnazlıkları planlayanların da artık geçmişten ders almaları, millet olma ruhuna zarar vermemelerinin bir vatandaşlık görevi olduğunu bilmeleri gerekir.
Her kesim yasalar içinde kalarak siyasi görüşlerini dile getirebilir, ancak birlik ve beraberliğine zarar verecek her faaliyet ve konuşmanın ülkemizin kırmızı çizgileri olduğunu unutmam gerekiyor.