29 Eylül 2016 Perşembe

Darbeler neden asırlardır devam ediyor?

 

 

Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde oluşturulan padişahların halledilmesi hususunu dikkate alırsak bu topraklar üzerinde yaklaşık iki asırdır darbe senaryoları yazılıp uygulanıyor.

Osmanlı dönemine baktığımızda istemezükçüler keyfi olarak padişahları hal ediyorlar idi.

Bunlardan en önemlilerinden biri de İkinci Abdülhamit Han'a uygulanmıştı.

Bu padişahtan sonra Osmanlı İmparatorluğu hızlı bir çöküş ve toprak kaybının içine sürüklenmiş ve ülkemiz şu anki yüzölçümüne düşürülmüştü.

Cumhuriyetin ilanından sonra tek partili yönetim herhangi bir darbeye maruz kalmadan ülkeyi yönetmişti. Cumhuriyetin kurulduğu yıl olan 29 ekim 1923 tarihinden çok partili dönemin hayata geçmesine, 1950 seçimlerine kadar ülke yönetimi darbe görmedi!

14 mayıs 1950 tarihinde düzenlenen ve TBMM 9. Dönem milletvekili seçiminde gizli oy, açık tasnif yöntemi ilk kez uygulanmıştı.

Bu seçimle ülkemiz demokrasiyle tanışmış ve millet iradesi tecelli etmişti.

Tek parti döneminin partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin 27 yıllık iktidarı son bulmuş, yerine milli iradenin tercihi olan Demokrat Parti iktidara gelmişti.

Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle ülkede kalkınma hamleleri başlamış ve bunun millete yansımasıyla Demokrat Parti de üç dönem iktidarda kalmayı başarmıştı.

Ancak ‘istemezük’ zihniyeti DP’nin iktidara gelmesiyle tekrar devreye alınmış ve 27 mayıs 1960 darbesiyle millet iradesi gasp edilmişti, sonrası malum...

O tarihten sonra darbeci zihniyet varlığını ülkemizden eksik etmedi, yaklaşık her on yılda bir varlığını göstermeye devam etti, millet iradesi katl edildi.

Her seferinde maddi ve manevi olarak telafisi mümkün olmayan zararlara yol açmış olmasına rağmen; her darbe sonrasında darbelerin ülkeye verdiği zararlar anlatılmış ve kahir ekseriyet tarafından kabul görmemiş olmasına rağmen gücü elinde tutanlar antidemokratik yola başvurmaktan çekinmemişlerdi.

Haksız kalkışmalarına akıl ve mantık dışı bir gerekçe göstererek ülkemizde darbeyi geleneksel veya teamül haline getirerek bu hukuksuz tutumu sürdürmeyi tercih etmişler.

Milletin hür iradesine karşı kanlı darbeleri yapanların hiçbiri millet tarafından takdir ve kabul görmediği gibi kahraman edasıyla ortaya çıkan bu darbeci güruhun hepsi unutulup gitti.

Darbe mağdurlarına gelince onlar hep rahmetle yad edildi, ediliyor.

Bundan ders çıkarmayan darbeci güruh son olarak 15 temmuz kalkışmasında bulundu.

Bu darbe girişimi öncekilerden çok daha farklıydı, çok daha kötü sonuçları olabilecek bu hain girişim milletin sağduyu, feraset, basireti ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşu sayesinde ülkemizden def edilmiş oldu.

Ancak ülkemizin bu kadar çok darbe tehlikesi geçirmiş olmasına ve her seferinde ülkemizi geri götürmüş olmasına rağmen yapılan darbeleri hazırlayan şartların üzerinde yeterince durulmamış olmasının sonucu olacak ki bugüne kadar darbelerin önüne geçilemediğini görüyoruz.

Hiçbir demokratik ülkede hatta taçlı demokrasi ile yönetilen ülkelerin hiçbirinde darbe olmamasına rağmen ülkemizde neden oluyor sorusu ciddi bir şekilde masaya yatırılıp tahlil edilmesi gerekiyor.

Reformların yapılmamış olmasından mı, dolayısıyla mevcut kurumsal yapının ülkemizde sürekli olarak darbelere kapı aralayacak olmasından mı ileri geliyor?

15 Temmuz, artık bir daha bu tür bir kalkışmanın yapılmaması için bir milat olarak görülüyor. Gerek anayasa ve gerekse devlet kurumlarında bu tür kalkışmaya yol açacak bir boşluk varsa, bu sağlıksız yapıyı giderecek bir düzenlenmeye ihtiyaç duyuluyor.

Yani hukuki ve idari olarak bir değişim ve dönüşüme ihtiyacın var olduğu ortaya çıkıyor.

15 Temmuz gecesi, bugüne kadar meydana gelen darbelerin en tehlikelisini önleyen milletimiz inanıyoruz ki bu hususta millet iradesinin ve demokratik yönetimin bekası için de üzerine düşen, yapacaktır...