Birleşmiş
Milletlerin (BM) 71. Toplantısı başlıyor.
Dünya
liderleri toplantıya katılarak konuşmalar yapacaklar.
Her lider
kendine göre önemli olan konuları konuşmalarında gündeme taşıyacaklar. Her geçen
yıl daha da kötüleşen küresel insani zorluklar çözüm bekliyor.
Bu yılsonunda
görev süresi dolan Ban Ki-moon’a göre dünyanın içinde bulunduğu mülteci ve
göçmenler, iklim değişikliği, Suriye’deki savaş gibi zorluklar bu yılın önde
gelen tartışma konuları olacak.
Ayrıca
yıllardır BM’nin gündemine aldığı sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin küresel
olarak çözüme kavuşturulması bu yılın tartışma konuları arasında bulunuyor.
Genel
kurul aynı zamanda Afrika, Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da uzun zamandır devam eden
ihtilafları çözümde gelişme arayacak.
BM
Barış ve refah için hareket planını ve sürdürülebilir gelişme hedeflerini
uygulamaya yönelik momentumun devamı için çaba gösterecek.
Dünyanın
mülteci ve sığınmacıları için paylaşılan sorumluluk ruhunda uluslar arası
toplumun bir araya gelmesi lüzumu üzerinde durulacak.
Daha
fazla ülkenin ülkelerini terk etmek zorunda kalan göçmenleri kabul etmesi
gündem maddeleri arasında yer alıyor.
Herkesin,
her yerin çok sayıda mültecinin, göçmenin ve azınlık topluluklarının yüzleştiği
husumete karşı durması gerektiği bu yılki gündemin konuları arasında yer
alıyor…
Görev
başında bulunduğu 10 yıllık süre içinde gelişmelerin ve gerilemelerin olduğu
bir dönemi kapsıyor Ban ki-moon’un görevde bulunduğu süre, kendi ifadesiyle.
Ancak
özellikle bölgemizde bulunan yakın ve civar komşu ülkelerde insanlık dramı
giderek kötüleşiyor.
Bugün
ağır insanlık dramının yaşandığı, bu yerlerin hemen hemen hepsinin de İslam
ülkesi olması ayrı bir anlam taşıyor.
Bu
karanlık gidişat insanlık tarihinde kara bir leke olarak yer alacak.
Bu
zulme ortam hazırlayanlar gelecekte torunları tarafından herhalde nefretle
anılacaklar!
Özellikle
İslam ülkelerinden bazılarının on yıllardır maruz kaldıkları zulmü gözden
geçirirsek; İsrail 60 yıldır Filistinlilere her türlü zulmü uygularken, Filistin’in
kendi toprağı olduğunu savunuyor, toplum ve ülke olarak kendini bu hedefini
gerçekleştirmek üzere şartlandırmış ve buna kendini inandırmış olduğu gibi
başkalarını da bu iddiasına inandırmak için yoğun bir çaba içinde bulunuyor.
60
yılı aşan bir süredir Filistin toprakları işgal edilerek bu insanların evleri
ve mülkleri ellerinden alınarak başlarına yıkılmış. Gazze işgal altında, adeta
bir açık hava hapishanesi konumuna dönüştürülmüş, Gazze halkı İsrail’in sürekli
can ve mal tehdidi altında bulunuyor. Çünkü ne zaman canı isterse uçaklarla
savunmasız insanların üzerine bombalar yağdırıyor.
1979
yılından beri işgal ve iç çatışmaların sürdüğü Afganistan’da 40 yıla yakın bir
zamandır her türlü insani dram hükmünü sürdürüyor. Ülke sözde huzur getirmek
isteyen güçlerin bir nevi zulmü ve işgali altında bulunuyor!
2003
yılında Irak’ın işgaliyle başlayan istikrarsızlık ve iç karışıklık 13 yıldır
devam ediyor.
Mısır’ın
demokratik usulle seçilmiş devlet başkanı yönetimi haksız bir şekilde
görevinden alınmış ve haksız bir şekilde yargılanıyor.
Emperyalist
kesimin Ortadoğu’da zihinlerinde çizdikleri büyük resmin hâlihazırda son karesi
Suriye mi idi dersek yanılmış oluruz!
Suriye
halkı 6 yıldır emperyalist güçlerin paylaşamadığı veya paylaşımda
anlaşamadıkları bir ülke konumuna düşmüş.
Suriye’nin
sözde lideri o toprakların asıl sahiplerinin temsilcisi değil de emperyalist
güçlerin temsilciliğini yaptığını açık kendi halkına zulüm yaparak açık bir
şekilde dünyaya ilan etmiş oluyor!
Suriye’deki
zulüm ve şiddet bilanço tablosuna baktığımızda, 600 bin civarında insan
savunmasız ve acımasız bir şekilde katledilmiş. Milyonlarca Suriyeli ülkesini
terk etmiş.
Aslında
emperyalist güruhun zihinlerindeki bölgemize ait büyük resim bu ülkeleri mi
kapsıyor?
Elbette
değil.
Büyük
resmin en önemli karesi ülkemiz!
Ülkemizi
15 temmuz darbe girişimiyle o kareye dahil edeceklerdi, hem de en acımasız bir
şekilde.
Çok
şükür bu büyük tehlike Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin
vatansever ve cansiperane duruşu ile atlatıldı.
BM’nin
71. Genel Kurulundan beklenen bütün mazlum ve mazlumlara sahip çıkan ülke
temsilcilerinin mazlum milletlerin içine düşürüldükleri zulümden kurtarılması
için hep bir ağızdan bu zulmü gündeme getirerek dünya kamuoyuna anlatmaları ve
kesin çözüm aramaları olmalıdır.
Havanda su döğen bir BM değil, insani sorunlara çözüm getiren BM'ye ihtiyaç var.