Emperyalist düzenin İslam
dünyasına bakış açısının değişmez olduğu gibi küresel insanı problemlere de
bakışı maalesef değişmiyor.
Bu anlayış değişmedikçe sözde insani meselelere sahip çıktıklarını ifade edenler söylemlerinde samimi olduklarını ispat edemezler.
Bir asır önceki olayları sadece
tek taraflı ve at gözlüğü ile değerlendirme ve her yıl aynı meseleyi hep bir
ağızdan sözleşmişçesine gündeme getirmedeki maharetini iyi gösteriyorlar.
Bu yaklaşım tarzı da insanlık
tarihinin yakın geçmişinde ve günümüzde halen devam eden soykırımları görmezden
gelmelerindeki samimiyetsizliğinin açık ve seçik göstergesi oluyor.
Özellikle bölgemizde yıllardır
yaşanan insan kıyımının nazari dikkate alınmaması bu husustaki
samimiyetsizliğin tasdiki oluyor.
Batının ve uluslararası toplumun
günümüzde yaşanan insan katliamlarını bir tarafa bırakıp ve halihazırda sürmekte olan insan
hakları ihlallerinin ve katliamların göz ardı etmesi, insani sorunların çözümündeki bakış
açısının bariz bir yanlışlığın ve duyarsızlığının içinde olduğunu göstermektedir.
Ülkelerinde uzun yıllardır
mevcut olan insanlık dışı ortamdan kaçmak zorunda kalan sığınmacılar toplu
ölümlere sahne oluyorlar.
Umuda yolculuğa çıkanlar sürekli
meydana gelen deniz facialarını hiçe sayarak içine düşürüldükleri çaresizlikten
çok küçük bir ihtimalle de olsa 'kurtuluruz ümidiyle' ne yazık ki toplu ölüme
gidiyorlar.
Bu insanlık dışı katliamların
yılardır sürmesine rağmen ilgili uluslararası kuruluşlar gereken insani, siyasi
adımları atmak yerine aciz bir yaklaşım sergiliyor.
Ölüme yolculuğa çıkan bu
insanların hemen hemen tamamına yakınının İslam ülkelerinden olması ise, bir
kısım İslam ülkelerinin bir bakıma nedenli ilgisiz olduklarını da gösteriyor.
Hep birlikte hareket ederek
ilgili uluslararası kurumları harekete geçirmek için konunun önemini en azından
günümüz medya iletişim organlarını kullanarak dünya kamuoyuna aktarmaları bu
insanlık dramının halledilmesi yönünde olumlu bir gelişmeye yol açabilir.
Bu insani davada farkındalık oluşturmaya yardımcı olur.
Avrupa Birliği, uluslararası
toplum işlerine geldiği zaman her insani meseleye el atarak çözüm yolları
ararken, nedense bugün birçok İslam ülkesinde yıllardır devam eden insan
katliamına ve kıyımına sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bu sessiz kalışları da ister istemez
insani meselelere bakışlarındaki samimiyetsizlik ve ciddi olmadıklarının
fikrini akla getiriyor.
Bu nedenle mevcut yığınla duran,
çözüm bekleyen insani problem varken sürekli olarak bir asır öncesinin, ne
derece gerçek olduğu henüz ispatlanmamış bir meseleyi tek taraflı ele alıp gündeme getirmelerini de
samimi bulmak aklıselimle bağdaşmıyor.
İnsani meselelerde çözüm yanlısı
olanlar yığınla bekleyen sorunlardan işine geleni değil, hepsine samimiyetle
eğilerek bu konuda samimi ve ciddi olduklarını göstermeleri gerekir. Yoksa bu çarpık anlayışla mazlumlar daha çok haksızlığa uğrar, dünyada huzur ve barışı tesis etmek de hayalden öteye geçmez.