Emperyalist güçler İslam dünyasının
içinde bulunduğu dağınık yapıyı iyi değerlendiriyor.
Bu fırsatı iyi değerlendirme çabasını var güçleriyle sürdürüyor.
Bu yapı nasıl oluştu, kendiliğinden
mi yoksa sinsi ve hain bir planın uzun yıllar süren uygulamaya alınmasıyla mı
oldu?
Tarih gösteriyor ki emperyalist veya
sömürü güçleri çok yönlü ve çoklu bir plan silsilesi yaparak çalışıyorlar.
Zamanın ve şartların ruhuna uygun
olarak bu hain ve insanlık dışı planlar birer birer veya birden fazla olarak
uygulamaya konuluyor.
Son yıllarda bu insanlık dışı planların
uygulanması giderek artış göstermekte.
Bölgemizde yaşadıklarımız bunun en
bariz ve en çarpıcı acımasız örneği.
Irak, Suriye, Yemen, Afganistan,
Libya’da devam eden kaos ortamı ne bir tesadüf ne de şartların oluşturduğu bir
vaka.
Çok sinsi ve planlı bir şekilde
uygulanan ve bu insanlık dışı durumun sürmesi için batı zihniyeti “fırsat bu fırsat”
anlayışıyla hadiseleri değerlendirip yön vermekte.
Sadece batı olsa bu ülkelerde yaşanan
insanlık dramı kısa zamanda biter.
Aslında bu ortamın sürmesinde belki
de en fazla destek İslam ülkelerinin dumura uğramış duyarsız tutumlarından
ileri geliyor.
Hele özellikle bu ortamın sürmesi
için İran'ın Suriye ve Yemen’de çatışma ortamına verdiği destek batılı
emperyalistlerin verdikleri destekten çok daha fazla.
Aslında Iran bu miyopik dış politika
anlayışıyla kendisini ve bölgedeki konumunu güçlendireceğini sanıyor, aynı
zamanda bu şekilde kendi inancı doğrultusunda yayılmacılığını artıracağı beklentisi
içinde olduğunu sanıyor. Fakat kısa görüşü ve dar kalıplar içinde kalan bağnaz
yapısı ile durum hiçte öyle değil, çünkü bağnazlığı basiretini bağlamış uzakları
ve hakikati göremiyor!
Batının hedefinde İslam dünyası var,
büyük bir bölümü ellerinin altında; bir kısmı kısmen bir kısmı tamamen...
Olmayan kim dersek o da Türkiye!
Onun için her fırsatta hücum edişleri
bundandır.
Uzun yıllar sağ-sol çatışmasının
yaşanmasının hedefi bu nedenledir, hemen arkasından doğuda yaşanan ve otuz
seneyi aşkın bir süredir ülkemize çok amaçlı zarar veren terör hadisesi bu yüzdendir.
Çözüm sürecinin baltalanmak istenmesi bu yüzdendir.
Ortada mantıklı bir sebep yokken
çıkarılan ve bu topraklarda bin yıl birlikte yaşamış; dinleri, kültürleri, adet
ve gelenekleri, resmi dilleri bir olan insanları tamamen her bakımdan ayrıymış
gibi gösterip çirkin emellerine alet edenlerin yegane gayesi kişisel ve küresel
güçlerin menfaati icabıdır.
Çözüm sürecinin başarılı bir şekilde en kısa
zamanda sona ermesi ise bu hain oyunu çıkaranların çirkin heveslerini
kursaklarında bırakırken hem söz konusu bölge ve hem de ülkemiz adına yeni bir dönemin
başlangıcı olurken kalkınma ve gelişenin de hız kazanmasını sağlayacaktır.
Şimdi bu günlerde her yıl olduğu gibi
koro halinde batılı emperyalistlerin bütün kesimleriyle Ermeni soykırım
meselesini dillendirmelerinin ardında yatan gerçek ne insani, ne hukuki ve ne
de insan hakları açısından bir yaklaşımı amaçlamıyor.
Amaç Türkiye’yi uluslararası toplum
nezdinde nasıl zayıflatır, nasıl güçsüz bırakırızdır.
Bu temcit pilavı her sene yeniden
dünya gündemine getirilmektedir. Bu yaklaşım aslında iki ülke arasında
ilişkileri geliştirmek yerine aksine daha da kötüleştirmeyi amaçlamaktadır.
Bu yaklaşım İslam'ın aslında sarsılmaz
bir kalesi gibi duran ülkemizi yıpratmak için sürdürülmektedir.
Batılı emperyalistler iyi biliyor ki
eğer Türkiye’yi boyun eğdirirsek geride kalanların işi kolaydır. İşte bu
inceliği sözde İslam ülkesi olan ne İran ve ne de diğerleri sezemiyor...