On ya da yirmi yıl sonra bugün
kesif bir şekilde kullanılan fosil yakıtlar yasaklı duruma düşer mi?
İklim değişikliği, küresel
ısınma, tabii kaynakların kirlenmesi ve azalması, bu kaynakların arzının
talebi karşılamayacak miktara düşmesi dünya kamuoyunda gelecek endişesini
artırıyor.
Dünyanın içinde bulunduğu bu şartlar
ilgili çevreleri her geçen gün temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya sevk
ediyor.
Ülkelerin ve sivil toplum kuruluşlarının
gündemlerinde bu hususta ciddi hedefleri var.
Co2 emisyonlarını azaltmak için
sürekli yeni hedefler belirleyip kademeli olarak uygulamaya alacaklarını ifade
ediyorlar.
Başlıca iki amaçla hedeflerini
başarmak istiyorlar; birincisi sürdürülebilir kalkınma açısından, ikincisi ise
elektrikli araçların kullanım masraflarının fosil yakıtlarla
karşılaştırıldığında kıyas kabul etmez şekilde maliyeti düşürüyor olması. Bu ulaşım
modeli ucuz olduğu kadar aynı zamanda sıfır emisyonlu ulaşım imkânı sunmuş
olacak.
Günümüzde fosil yakıtla 100 TL
maliyetle yapılacak bir yolculuk elektrikli araçların yaygınlaşması ile bu
maliyet onda bir, beşte bir oranında ucuzlamış olacak.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının
artan bir şekilde devreye alınması ülkemiz için olumlu bir gelişme olacak.
Zengin
güneş enerji potansiyeline ilaveten rüzgar ve hidroelektrik enerji kaynaklarına
da sahip olması bu bakımdan memnuniyet verici bir durum...
Elektrikli araçlardaki gelişme
dünyada artan bir ivme izliyor, sadece binek araçlarda değil diğer sınıfları da kapsamına alarak genişliyor, artık bütün
kategorilerde elektrikli araçları görmek mümkün olacak. Özellikle toplu taşıma
araç üreticileri bu hususta faaliyetlerini artırarak pazarlardan pay kapma yarışına
girmekteler.
Bu durum özellikle kirliliğin yoğun oluştuğu ülkelerde daha çok revaç görüyor.
Otomotiv sektöründe bu yeni
akımın altyapısını oluşturmakta erken davrananlar kendi ülkelerini dışa bağımlı
olmaktan kurtaracakları gibi, aynı zamanda bu teknolojiyi ihraç ederek çok
yönlü fayda sağlamış olacaklar.
Geçmişte olduğu gibi
sanayicilerimizin sadece işin kolay tarafını benimsemeleri, yani ithal ve
montaj yönünü tercih etmeleri ise, önümüzdeki dönemde de ülkemizin bu teknoloji
açısından dışa bağımlı olmasına neden olacaktır.
Bu nedenle bu yeni dönemde,
dünyanın ekonomi ve sanayide yeni bir safhaya geçmekte olduğu sırada topu taca
atmayı tercih ederlerse ülkemizin kalkınmasını tamamlamasında ve 2023 yılı ve
sonrası için belirlediği hedefleri gerçekleştirmede sıkıntı oluşabilir.
Otomotivin ihracatımızda
lokomotif bir sektör olması nedeniyle söz konusu değişimi gerçekleştirmede
erken davranması gerek ihracat hedeflerini başarması ve gerekse diğer
faydaların kazanılması açısından büyük önem arz ediyor.
Sektörün değişime uğradığı bu yeni dönemde gerek ana sanayi ve gerekse
tedarik sanayi büyük bir değişime uğrayacak. Bu değişime ayak uyduramayan
şirketler önemli ölçüde pazar kayıpları ile karşı karşıya kalabilirler.
Yeni üretim modelinde klasik modellerin
bazı parçaları, belki de birçok parçayı kullanmaya gerek kalmayacak, her şey tamamen
elektrikle çalışan yeni bir modele göre planlanıp üretilecek.
Netice olarak sektör büyük bir değişimin başlangıcında bulunuyor.