Millet iradesine saygı göstermeyen ülke liderleri veya bu
iradeyi menfaatleri uğruna başkalarına peşkeş çekenler, her bakımından kendi
ülkelerine ve insanlarına büyük zararlar vermişler.
Zarardan ziyade ihanet etmişlerdir.
Gerek iç güçlerin ve gerekse dış güçlerin boyunduruğuna girerek
demokrasilerini vesayet altına alanlar ülke ve
insanlarını mağdur ve mahzun bırakmışlardır.
Gerek menfaatleri gereği ve gerekse acziyetleri nedeniyle irade
gaspına ortam hazırlayan yönetimler ülkelerinin geri kalmasına da ortam
hazırlamışlar.
Fakat bu düzen değişince aslına dönünce de fincancı katırları
ürkmeye başlıyor.
Şimdi ülkemizde o eski alışkanlıklara fırsat vermeyen bir
yönetim var.
Yani milletin vermiş olduğu emanete sadık kalarak ülkeyi yöneten
bir iktidar var.
Durum böyle olunca fincancı katırları ürkmeye başlıyor.
Emperyalistlerin her türlü kirli oyunu deneyerek hedeflerine
aldıkları Türkiye’yi, demokratik metotla işbaşına gelmiş bir yönetimi şöyle
veya böyle saf dışı bırakma girişimleri var.
Gördüğümüz kadarıyla gerek iç kaynaklı ve gerekse iç ve dış
ortaklığa dayalı birkaç girişim yapıldı.
Son iki yıl içinde biri 2012 ve ikisi 2013 yılında olmak üzere
üç teşebbüsün yapıldığı izlenimi var kamuoyunda.
Zaten yaşanan oylalar da bu görüşü doğrular nitelikte.
Gerek bölgemizde ve gerekse dünyada hem mazlumlar ve hem de
İslam âlemi için bir kale gibi duran ülkemizi çeşitli entrikalar, komplolar ve
ayak oyunlarıyla çirkin bir şekilde dize getirmek istiyorlar.
O da düştü mü, emperyalistler ve sömürü baronları için bir engel
kalmamış olacak.
İki de bir içerdeki piyonlarıyla giriştikleri çirkin oyunun asıl
amacı bu!...
Bu emperyalistlerin İslam ülkelerinde istedikleri, seçimle de
gelse; ya kukla bir yönetim ya da astığı astık kestiği kestik olan zalim bir
yönetimin işbaşında bulunmasıdır.
Çünkü demokrasinin yeşerip gelişmesi bunlar için en büyük
düşmandır.
Çünkü demokratik ortamın sürmesi söz konusu ülke için kalkınma,
gelişme ve refahın yükselmesidir.
Bu da emperyalist baronlarını rahatsız ediyor.
İşte Mısır’daki darbeye sessiz kalışları bundan, Suriye’deki tarihte
eşi görülmemiş vahşete seyirci kalmaları bunun için.
Yine yakın komşumuz Irak’a demokrasi getireceğiz demelerine
rağmen, mevcudun daha kötüsünü bırakmaları bundan!...
Bunların ellerinde şimdiye kadar laiklik elden gidiyor,
cumhuriyet ilkeleri elden gidiyor, teraneleri vardı.
Gördüler ki artık bu yalan tutmuyor, dayanağı kalmadı;
gitmesinin mümkün olmadığı, zaten kimsenin böyle bir derdi de olmadığı iyice
anlaşıldı.
Fakat bunların çirkin planları çok…
Hedef saptırmadaki maharetlerini kullanarak, şimdi başka şeylere tutunarak kirli emellerini gerçekleştirmeye
çalışıyorlar.
Temelde politikalarını bir güç odağına inşa edip ve onu kullanarak çirkin
emellerini gerçekleştirmek girişiminde bulunuyorlar.
Dün başka bir güçtü, bugün ondan ümitlerini kestikleri için ve o
güvendikleri güç çok şükür kurumsal bir yapıya kavuştuğu için, başka bir güç
odağını ele geçirerek çirkin emellerini gerçekleştirmeye yöneldiler.
Bunun için 30 mart 2014 tarihi çok önemli, hele ki İslam
aleminin bölük pörçük olduğu ve emperyalistlerin saldırısına uğradığı bir
dönemde 30 mart seçimleri büyük önem taşıyor ülkemiz için.
3 kasım 2002’den beri iş başında olan Ak Parti, o günden bugüne
çok değerli hizmetler ve yatırımlar yaparak ülkemize büyük eserler kazandırmış.
Temennimiz bu hizmet ve yatırımların kesintiye uğramaması.
Dahası sadece ülkemiz için değil tüm mazlumlar için bu seçim
önem taşıyor.
Dileğimiz bağımsızlık bayrağının düşmemesi.