İsrail ordusu
Filistinlilere ait evleri yıkmış. Bu da bir “İsrail Klasiği”…
Her konuda
kendini ruhsatlı gören İsrail devleti gerekçe
olarak da evlerin ruhsatsız oluşunu göstermiş.
Bu tutumuyla İsrail “Merdi kipti şecaat arz ederken sirkatin söyler” özdeyişini hatırlatıyor.
Altmış yılı aşan bir süredir Filistinlilere karşı her türlü hukuksuzluk ve haksızlığı yaparak, toprağını elinden alarak, canlarına kıyarak
hiçbir hak tanımayan İsrail
Filistinlileri ruhsatsız ev yapmakla suçluyor. İzan ve insaf sahibi biri çıkıp da, İsrail devletinin hangi işinin ruhsatlı olduğunu söyleyebilir?
Çünkü İsrail devleti için hak ve hukuk
sadece ona aittir.
Arkasına aldığı güçlerle başkasına hak tanıma erdemini ve
hukukunu göstermemektedir.
Ne uluslararası
hukuku ve ne de temel insan haklarını tanıma gibi bir yükümlülüğünü kendinde göremiyor.
Aklına ne eserse
onu yapma cüretini hiç çekinmeden de gösteriyor.
Bu güne kadar Filistin
toprakları içinde at oynatmaya devam ediyor.
İstediği katliamı, istediği işgali yaptı, yapıyor.
Biliyor ki
kimsenin gıkı çıkmayacak!
Ne Birleşmiş Milletlerin kararına, ne uluslararası
yasalara uyduğu yok.
Hiçbir uluslararası
kuruluşta bu hususta
ciddi bir şekilde uyarıda
bulunmuyor.
Üstünkörü bir
kınama yapmakla yetiniyor.
Bu devlet
yıllardır Filistinlilerin evlerini, bağ ve bahçelerini
yıkarak kendi insanlarına yerleşim yerleri
kuruyor. Bunu yaparken “bana nasıl olsa kimse ruhsatın var mı diye sormaz ve
sorama cüretini gösteremez” diyor.
Filistinliler
ise kendi topraklarında en tabii insan hakkı olan yaşama haklarına sahip olamıyorlar.
Eğer bu temel ihlalleler birilerine
dokunmuyorsa, bu insani değerlerin ihlali kâğıt üzerinde kalmaktan öteye geçmiyor.
Uluslararası
hukuk ve uluslararası ortak değerleri sadece İsrail devleti değil, onun bu değerleri ihlal etmesine göz yumanlar da
dolaylı olarak ihlal eylemine ortak olmuş oluyorlar.
Sürekli olarak
Filistinlilere ve Müslümanların kutsal değerlerine
saldırırken kendisini hep masum gösterme maharetini ve rolünü çok iyi oynuyor. Bütün
dünyaya da bu sahte masumiyetini kabul ettiriyor.
“Bu masumiyet
maskesi arakasında hep saldırgan olacağım, istediğimi yapacağım, karşı tarafı da dünyaya terörist ilan
edeceğim” anlayışını arkasına aldığı güçler sayesinde sürdürüyor.
Mescidi Aksa’nın
hemen bitişiğinde yıkım yaparak sinagog yapacağı söyleniyor.
Basından takip
ettiğimiz kadarıyla
Müslümanların bu mukaddes mekânında yıkım işlemini sürdürüyor. Buranın Müslümanların
kutsal mekânı olmasının yanında, bir tarihi değeri var uluslar arası toplum ve ilgili
kurumlar buna da mı sahip çıkamıyorlar.
“Sana bu ruhsatı
kim verdi, bu izni kimden aldın” diye soran yok.
Uluslararası
toplum ve bunun önde gelen ülkeleri insan hakları ve barışı ağzından düşürmezken, sürekli insan hakları
ihlalleri yapan ve barış karşıtı fiillerde bulunan bu devlete ses
çıkarmayıp sürekli göz yumarlarsa, bu tutum bunların barış konusunda samimi olmadıklarının açık
bir işareti olmaz mı?
Evi yıkılan
çocuk, “Biz size ne yaptık” diyerek feryat ediyor; fakat çocuk hakları ve insan
hakları savunucuları duymaz! Çünkü kulakları tıkalı, vicdanları kararmış…