Bugüne
kadar varlığını sözde temsilcisi olduğu ülkesinin insanlarına baskı yaparak sürdüren Suriye
liderinin sona yaklaştığı açıklamaları yapılıyor.
Bu aşamaya kadar Suriye
liderini destekleyen Rusya da artık ümidini kesmiş görünüyor.
Rusya dışişlerinin yaptığı açıklamalarla Suriye’nin zalim liderinin
gidici olduğunu itiraf etti.
Mevcut dikta rejiminin her geçen gün ‘toprak ve güç
kaybettiği’ açıklamasını yaparak, muhaliflerin
üstünlüğünün kabul edilmesi gerektiğini itiraf etti.
Rusya’nın bu açıklaması, bir gün önce ABD başkanı Barak Obama’nın Suriye’deki
muhalifleri tanıyacağını
açıklamasından sonra geldi!
Bu açıklamalar, Rusya’nın bugüne kadar; politikasıyla, maddiyatıyla
ve silah vererek desteklediği mevcut Suriye
liderinin sonunun çok yaklaştığını gösteriyor olmalı.
Suriye liderinin zemin kaybettiğini, muhaliflerin ise kazandığını Rusya dışişleri itiraf
ediyor. “Muhaliflerin zaferini dışlayamayız” diyor…
Amma neden sonra, binlerce masum insanın ölümüne neden
olunduktan, 500 binin üzerinde Suriyelinin komşu ülkelere; Türkiye, Ürdün ve Lübnan’a sığındıktan ve 2,5 milyon insanın
bulundukları yerleri ve evelerini terk ettikten sonra…
Dahası, geride 40 – 50 bin civarında masum insanın
ölümüne neden olarak ve yakılmış, yıkılmış, harap olmuş bir şehir bıraktıktan sonra!
Yani kelimenin tam manasıyla ba’de harab’ül Basra…
Bu aşamadan sonra
kanlı oyunun ikinci perdesi mi başlamış olacak...
Dış basında yapılan
yorumlar ve açıklamalara göre, yaklaşık iki seneyi
bulan çarpışmaların
neticesinde Suriye’nin %60’nın muhaliflerin kontrolünde bulunduğu; geri kalan kısmın tamamen ele geçmesi
için ise bir buçuk senelik bir zaman alacağı şeklinde…
Bir başka senaryo ve
öngörü ise bu aşamadan sonra, Suriye’nin
dörde bölüneceği şeklinde. Yani Yugoslavya benzeri bir
tablonun ortaya çıkacağı tahmin
ediliyor!
Sona yaklaşan bu süreci
muhaliflerin çok iyi değerlendirmesi
gerekiyor ki karşılarına
açıklanan ve beklenenden çok farklı bir durum çıkmasın.
Arap Baharı’nın mevcut durumda en son ülkesi Suriye olmuştu, öncekiler henüz otokratik
rejimden demokratik rejime geçiş sürecini yaşıyorlar. Demokratik düzene ya alışık olmadıklarından ya da bu düzen kurum
ve kurallarıyla tam olarak teşekkül etmediğinden hâlihazırda geçiş dönemini tamamlayamadılar.
Özellikle Mısır bu süreci tam olarak tamamlayamadı. Bir
başka nedeni de kargaşa ortamına çok müsait olmasından
ileri geliyor, yani hassas süreç devam ediyor.
Rejimin oturmasında da her iki tarafa önemli görevlerin
düştüğünü unutmamak
gerekiyor…
Esat sonrası Suriye’de de kargaşa yaşanmaması için tarafların, birbirlerine düşmeden, makul bir paydada buluşması gerekiyor ki rejimin değişim ve geçiş döneminde her bakımdan zaten çok
fazla tahribat görmüş ülke, bu aşamadan sonra bir daha yaşadığı acıları ve kargaşayı yaşamasın…
Demokratikleşeme aşamasında İslam ülkelerinin en büyük sıkıntısı
çabuk dolduruşa gelmeleri, başaklarının hain emellerine çabukça
alet olmalarından ileri geliyor.
Bu istenmeyen durumu henüz tam olarak demokratik düzeni hazmedip,
uygulamaya koyamayan ülkelerde maalesef görmek mümkün!
Netice olarak Suriye’nin zalim lideri bir kez daha
‘Zulümle abat olunamayacağı’ vecizesini
tasdik ederken; lider ve yönetici olarak varlığı sürdürmenin ise bilgi, ilim-irfan, hak ve
adalet ve hukuk kuralları erdemlerine sahip olarak mümkün olacağı gerçeğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Dileyelim geride kalan zalimlere bundan ders çıkar…