1 Aralık 2012 Cumartesi

Filistin için yeni başlangıç ve yeni bir sayfa


 

 

Büyük bir oy çoğunluğuyla, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapılan oylamada Filistin BM’ye ‘Üye Olmayan Gözlemci Devlet Statüsü’nü kazanmış oldu, böylece 29 Kasım 2012 tarihinde Filistin için yeni bir sayfa açılmış oldu.

Bu tarihe kadar Filistin devletinin kurulmayışının arkasında yatan olumsuzlukları kısaca irdelediğimizde; birincisi Filistin’in yalnız bırakılmış olması, ciddi bir şekilde arkasında destekleyeni olmayışı idi.

Bir başka önemli neden ise Filistin’in kendisini yanlış yönlendirmiş olması, yani yol haritasını yanlış çizmesinden ileri geliyordu. Kendisini temsil edenlerin yapmış olduğu yanlışlıklar idi…

Savunmasını hep karşı tarafa kendi eliyle taviz vererek yapma yolunu seçmiş olmasından ileri geliyordu.

Bu durum giderek kendisini yalnızlaştırdığı gibi, hem çok sayıda masum insanını, her yaştan, acımasız İsrail’in zulmü altında kaybetmiş oldu.
Ayrıca önemli miktarda toprak kaybına maruz kaldı. Çok sayıda insanı yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

Önemli ölçüde insan hakları ihlalleri yaşadı.

Bu sürece gelinceye kadar bütün İslam ülkeleri hipnoz edilmiş; yasal yollardan zulüm, baskı ve insanlık dışı muameleye maruz kalan Filistin halkına karşı yapılanlar karşısında âdete dilini yutmuş gibiydi…

Ancak gördüğümüz ve takip ettiğimiz kadarıyla, gerek ülkemiz ve gerekse bölgemizde bir değişimin öncüsü olarak işbaşına gelen Ak Parti iktidarlarının Filistin konusunda takındıkları tavır ve politika bu mazlum insanların sesinin dünyaya duyurulmasında hayatî bir rol oynadı. Özellikle de, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistin’in haklı davasının yanında cansiperane duruşunun büyük payı olduğunu herhalde unutmamak gerekiyor!

Türk hükümetinin ve Türk dışişlerinin zulmün ve haksızlığın karşısında kararlı ve dirayetli duruşu sayesinde Filistin’in bugünkü konumuna ulaşmasında göz ardı edilemeyecek kadar payı ve rolü olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Buna bir de Filistin davasına dokuz şehit veren Mavi Marmara insani yardım gemisini ilave edersek, Türkiye’nin yapmış olduğu diplomatik katkıların ve çabaların Filistin’in haklı davasının dünya çapında yankı bulmasına yol açtı.

Bu aşamadan sonra Filistinlilere ve liderlerine önemli işler düşüyor...

Artık uluslararası toplumun bir parçası olarak Filistin’in kurumsal yapılanmasını tamamlayıp, uluslararası kural ve hukuka göre hareket ederek, kendilerine haksız bir şekilde atfedilen yanlış bir tanımdan kurtulmuş olmalarını dileriz.

***

Bu arada İsrail’in 3000 adet yeni yerleşim alanı kurma kararı yayılmacı ve işgalci kimliğini sürdüreceğini gösteriyor.

Sürekli olarak Filistinlileri zalim ki, bu insanlar kendi öz topraklarında mazlum ve sürgün duruma düşşler, kendisini ise mazlum olarak göstermesi ve BM'nin de bu görüşü onaylaması ise bu meselenin çözümünü güçleştirmekten başka şeye hizmet etmeyecektir.

Gerek BM ve gerekse uluslararası toplumun gerçekleri görüp kabul etmesi, mazlumu, mağduru ve zalimi ayırt etme erdemini göstermesi gerekiyor.

Bugüne kadar, altmış yılı aşan bir süre zarfında İsrail devletinin işgal ettiği topraklarda haksız bir şekilde Filistinlileri potansiyel suçlu göstererek bu insanlara yapmış olduğu işkence ve zulüm tarihin sayfalarına bunu yapanlar ve destekleyenler adına kara bir leke olarak geçecektir.

Bugüne kadar bu zulmü destekleyenler son oylamada da açık bir şekilde bütün dünyaya zalimden yana olduklarını BM’de yapılan oylamada Filistin devletinin kurulmasına karşı oy kullanarak kendilerini âdete tescil ettirme görüntüsünü vermişlerdir.
Hiç değilse bu aşamada çekimser kalarak bir nebze olsun bu işin çözümüne katkı sağlayabileceklerini göstermeleri gerekirdi...