Saman üretiminin yeterli olmaması ve arzı
karşılayamaması fiyatlarının yükselmesine yol açacağına dair açıklamalar
yapılıyor.
Iğdırlı hayvan üretici ve besicilerinin
konudan şikâyetçi oldukları, kuraklık ve havaların erken soğuması nedeniyle bu
yıl saman fiyatlarının söz konusu bölgede yükseldiğinden çiftçiler dert
yanıyor. Aslında Iğdır ilimiz bulunduğu bölgede sahip olduğu iklim özellikleri
itibariyle farklı bir konuma sahip. Bir zamanlar doğunun Çukurova’sı tabiri
kullanılırdı Iğdır için, yine de öyledir!
Saman üretiminin yetersiz kalmasına sebep olarak
kuraklık gösteriliyor.
Hatta bu durumun saman ithalatına yol açacağı
ifade ediliyor.
Ancak tek tip yeme bağlı kalmaları söz konusu
üreticilerin bu husustaki sıkıntılarını artırmış olabilir.
Samandan doğan açığı alternatif benzer yemlerden
telafi etme yolun gidilebilir.
Otlakların ve çayırların sulanmasıyla
özellikle sıcak bölgelerimizde ilave yem teminini sağlanabilir, mevsim henüz
daha yaz sayılır!
Kuraklık afeti beklenmedik anlarda kendini
gösterebiliyor.
Ülkemizin genel olarak bu yıl kuraklıktan
etkilendiği pek söylenemez.
Kuraklığın bu yıl en fazla etkilediği ülke
Amerika, yapılan açıklamalara göre, soya ve mısır üretimi ABD'de önemli ölçüde
kuraklık nedeniyle zarar görmüş.
Mısır üretiminin yüzde 49’u ve soya yetiştirme
alanlarının yüzde 46’sı aşırı kuraklıktan zarar görmüş. Bu durumun verim
azalmasına ve erken hasat yapılmasına yol açtığı belirtiliyor.
Kıtanın kuraklık izleme ofisinin açıklamasına
göre, ülkenin yüzde 63’ü kuraklık yaşıyor, ABD Tarım Bakanlığına göre, bu alan son
elli yılda görülen en büyük alan olarak değerlendiriliyor.
Bu durumun sadece söz konusu ülke için olumsuz
sonuçlarının olmayacağı, ABD’nin dünyanın en büyük mısır üreticisi ve
ihracatçısı olması nedeniyle dünya çapında geniş olumsuz etkilerinin olacağı
düşünülüyor.
Ülkenin azalan yurtiçi üretimi bütün dünyada
gıda güveliğinin kötüleşeceği yorumlarına yol açıyor.
Bu kötü gidişten Japonya, Meksika gibi mısır, soya
yan ürünleri ve hayvan yemi ithal eden ülkelerin etkileneceği bekleniyor.
Yapılması gerekenin tabii kaynakların daha iyi
yönetilmesi…
Daha fazla sürdürülebilir yaklaşımları
benimsemek…
***
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü küresel
olarak bir milyara yakın insanın yeterli beslenmediğini tahmin ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü ise bir milyarın üzerinde
insanın aşırı kilolu olduğu ve en az 300 milyon insanın obez olduğunu tahmin
ediyor.
Aç insanların sayısı ile aşırı kilolu olanlar
arasında ilginç bir oran var, bir denklemin eksi ve artıları gibi.
Bir başka deyişle aşırı kilolu olanların ve
obezliğin önlenmesi ve adil bir dağılımla açlığın önüne geçilmiş olacak…
Ülkemiz sanayileşmesini hızla tamamlama yolunda
önemli gelişmelere sahne olurken, aynı zamanda sahip olduğu tarımsal özellikler - ki bu
değerlere yeryüzünde çok az ülke sahiptir diyebiliriz - nedeniyle önemini artırıyor.
Doğu ve güneydoğu bölgemiz hayvancılık için,
sahip olduğu yayla ve otlaklar açısından zengin bir potansiyele sahip. Ancak bu
potansiyel başımıza çalınan ve 30 yıldır devam eden terör nedeniyle yeterince
değerlendirilemiyor. Terör belası gerek bölge ve gerekse ülkemiz ekonomisine büyük
zararlar veriyor. Elbette ki bu kirli ve çirkin oyun bilinçli olarak
sergileniyor! Terörün bitmesi bölgeyi ekonomik anlamda uçuracaktır...
Netice olarak, ülke sorunlarının çözümünde
meslek odalarının da önemli katkısı olacağı kesindir. Bu nedenle söz konusu oda
ve dernekler mensubu oldukları kesimin eğitimine katkıda bulunarak muhtemelen
karşılaşacakları sıkıntıların aza indirilmesinde hayati rol oynayabilirler. Meseleye
sadece sorun tarafından değil de, çözüm tarafından da bakılırsa o zaman gerçek
görevlerini yapmış olurlar, daha doğrusu faydalılık katsayılarını artırmış
olur.
Tabii kaynakların önemini iyi kavrayıp, onları
koruma ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak muhtemelen karşılaşılacak risklerin
azaltılmasında önemli katkılar sağlayacaktır.