Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu temmuz 2010 yılında ‘su ve sanitasyon hakkı’ kavramını
kabul etti. Kurul aynı zamanda (kişi başına 50 ve 100 litre arasında) her
insanın kişisel ve evsel kullanımlar için yeterli suya erişim hakkını kabul
etti. Bu suyun güvenli
ve satın alınabilir olması gerekiyor. Bunun ölçüsünü de suyun maliyetinin hane
halkı gelirinin %3’ünü geçmemesi şeklinde belirtiyor.
Ortalama olarak bir Amerikalı günlük 100 – 175 galon veya 380 – 665 litre su tüketiyor.
Yapılan analizlere göre, 2050 yılına
kadar her dört kişiden biri şiddetli su darlığından etkilenen şehirlerde yaşıyor
olacak.
Kapsayıcı bir
su arzı verisinin eksikliği ile meselenin daha fazla komplike olduğu ve izleme
sistemleri büyüyen krize cevap vermeyi zorlaştırıyor.
Sürdürülebilir
Gelişme Hedeflerinin 6. maddesi açıkça sürdürülebilir su yönetimi ve sanitasyon
konusunu işliyor. Su aynı zamanda aşırı yoksulluğu gidermek (SDG1), açlığı ve
yetersiz beslenmeyi (SDG2) yok etmek, iklim değişikliğini hafifletmek (SDG13)
gibi Sürdürülebilir Gelişmenin diğer hedefler için temel bir bileşen görevini
üstleniyor.
Her damlayı önemsemek
“Su yaptığımız
her işte mutlak bir öncelik olmalı”
11 devlet
başkanı ve bir özel danışman tarafından düzenlenen bir panelde su yönetim
şeklinin temel değişimi için çağrıda bulundu.
Bir rapora göre
dünya nüfusunun %40’ı su kıtlığından etkileniyor. Eğer mesele ele alınmazsa
2030 yılına kadar yaklaşık 700 milyon insan su arayışı için yerini değiştirmiş
olacak.
Rapora göre,
kadınlar ve kız çocukları su ve sanitasyon eksikliğinden orantısız bir şekilde
sıkıntı çekiyor.
Bu olumsuz durum
sağlığı olumsuz etkiliyor ve çoğunlukla çalışmayı ve eğitimi sınırlandırıyor.
Atık suyun %80’i işleme tabi tutulmadan çevreye boşaltılıyor. 1990 yılından
beri 1000 adet yıkıcı tabii afetlerin %90 oranında su ilişkili olduğu tespit
edilmiş.
Gıda güvenliğimiz,
enerji sürdürülebilirliği, halk sağlığı, istihdam, şehirler gibi hayatın
temelini oluşturan ekosistemler suyun mevcut yönetimi nedeniyle risk altında
bulunuyor.