28 Kasım 2019 Perşembe

Suyun hayati önemi



Suyun gündeme gelmediği gün yok.
Çünkü başta insan olmak kaydıyla, bütün canlılar için hayati önem taşıyor.
İnsanlar için içme, kullanma, temizlik ve her türlü üretimin ayrılmaz bir parçası.
Su kaynaklarının ortalama yüzde yetmişi zirai üretimde kullanılıyor. Oran ürüne ve ülkeye, suyun verimli kullanılma şartlarına göre değişiklik gösterebiliyor.
Yüzde otuzluk kısmı ise evsel kullanım ve sanayi üretiminde kullanılıyor.
Su sanayi üretimi için de önemli bir bileşen.
Teknolojinin ilerleyip çeşitlenmesi insan hayatına artan bir şekilde girmesi ve şehirleşmenin her geçen gün artış göstermesi bir yandan su tüketimini artırırken, diğer taraftan ise su kaynaklarını kirleterek zararlar veriyor.
Su kaynakları sadece sanayi ve şehirleşmenin olumsuz etkilerine maruz kalmıyor, aynı zamanda iklim değişikliği ve küresel ısınma bu hayati kaynağa olumsuz etkiler bırakıyor...
Sınıraşan su yollarının zaman zaman ülkeler arasında ihtilaflara neden olduğu ve bu vesileyle artan ve devam eden ihtilaflarda uzlaşmaya varılamaması ise su savaşlarının olacağı ihtimalini gündeme getiriyor.
Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin altıncı maddesi su konusu. Bu madde herkes için temiz suya ve sanitasyona erişmeyi hedefliyor.
Herkes için temiz, erişilebilir su içinde yaşadığımız dünya için temel olduğu ve gezegende bunu başaracak yeterli suyun bulunduğu ifade ediliyor.
Ancak kötü ekonomiler veya yetersiz altyapı nedeniyle uygun olmayan su arzı, sanitasyon ve hijyen nedeniyle çocuklar dahil, her yıl milyonlarca insan ölüyor.
Aynı  zamanda su kıtlığı, kötü kaliteli su ve uygun olmayan sanitasyon gıda güvenliğini, geçim tercihlerini ve fakir aileler için eğitim fırsatlarını dünya çapında olumsuz etkiliyor.
BM’nin açıklamasına göre mevcut durumda 2 milyardan fazla insan tatlı su kaynaklarının azalan erişim riskiyle yaşıyor ve 2050 yılın kadar dört kişiden biri muhtemelen kronik ya da tekrarlanan tatlı su yetersizlikleriyle yaşıyor olacak. Kuraklık ise dünyanın fakir ülkelerinin bazılarında spesifik sıkıntı olup açlık ve yetersiz beslenmeyi kötüleştiriyor.
BM’nin açıklamalarına göre, geçen on yılda yapılan gelişme nedeniyle dünya nüfusunun yüzde 90’ı halihazırda içme suyu kaynaklarına ve sanitasyona sahip.
İçme suyu ve sanitasyonu geliştirmek için alt sahra Afrikası, Orta Asya, Güney Asya, Doğu Asya ve Güneydoğu Asya'daki gelişmekte olan ülkelerde tatlısu ekosistemlerinin ve sanitasyon tesislerinin yönetiminde yatırım artışına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.
2017 verilerine göre;
785 milyon insan temel içme suyu hizmetlerinden yoksun bulunuyor.
Yine dünya genelinde 5 kişinin 2’si sabunla el yıkama tesisinden ve evinde sudan yoksun bulunuyor.
2030 yılına kadar 700 milyon insan su kıtlığından dolayı bulunduğu yeri değiştirmiş olacak.
Bazı ülkelerde 2 milyar insan yüksek su stresi yaşıyor.
Küresel nüfusun yüzde 9’unu oluşturan 673 milyon insan tuvalet ihtiyacını açık alanlarda gideriyor, bunların çoğunluğu güney Asya’da bulunuyor...
Bu hususta BM’ye önemli görev düşüyor, sadece bu hayati eksiklikleri tespit etmekle kalmayıp bir an evvel bunların giderilmesi için ilgili ülkelerle çalışma başlatması gerekiyor.
Söz konusu ülkelerin BM kürsülerinde bu hayati konuları laf üreterek geçiştirme yerine bu alanlara yatırım ve eğitim seferberliği başlatmaları kaçınılmaz görünüyor.
Aynı zamanda Dünya Bankasına ve benzeri kuruluşlara da bu alanlara yatırımları finanse etmede önemli görevler düşüyor.