Mevcut durumda insanlığın karşılaştığı en
büyük zorluklarından bir su…
Eğer alışkanlıklarımızı şimdiden
değiştirmezsek suya olan küresel talep 2030 yılına kadar yüzde 50’ye kadar
artabilir...
2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyara
ulaşacağı tahmin edilirken, gıdaya ve böylece suya olan talebin artması
bekleniyor.
Tarım ürünleri üretimi ve gıda güvenliği için
su temel teşkil ediyor.
Mevcut ve gelecek gıda ve beslenme
güvenliğimizin bağımlı olduğu ormanlar, göller ve sulak alanlar dahil su ekosistemlerin
can-damarını teşkil ediyor.
Ancak tatlısu kaynakları alarm veren bir
şekilde küçülüyor.
Büyüyen su kıtlığı sürdürülebilir gelişme
için önde gelen zorluklardan biri olarak görülüyor.
Dünya nüfusu artmaya devam ettikçe, yaşam standartları
arttıkça, beslenme alışkanlıkları arttıkça ve iklim değişim etkisinin
etkileriyle bu zorluk daha baskıcı olmaya devam edecek.
Yediğimiz günlük gıdalarla tükettiğimiz su,
içtiğimiz sudan çok daha fazla.
Bir kişi tarafından günlük tüketilen gıda
üretimi için ihtiyaç duyduğumuz su miktarı 2000 – 5000 litre arasında
bulunuyor.
Eğer mevcut tüketim alışkanlıkları devam
ederse dünya nüfusunun üçte ikisi su stresli ülkelerde yaşıyor olacak 2025
yılına kadar.
Dünya gündeminden düşmeyen 2030 yılına kadar
sıfır açlığı başarmak için şimdiden harekete geçilmesi gerekiyor.
FAO’nın açıklamasına göre bu eşsiz kaynağı
korumak için üzerinde çalışılması gereken dört alan bulunuyor.
1. Tarım
Tarım
su darlığı için en büyük sebep. Tarım üretimi bütün su çekilmesinin
%70’lik kısmına karşılık geliyor.
Bu oran gelişmekte olan ülkelerde %95’e kadar
çıkıyor.
Bu nedenle tabii kaynakları daha akıllıca kullanmamız gerekiyor ve söz
konusu su olunca bunun istisnası yok..
Mesela,
ihtiyaç duyulan su miktarı bitki seçimini büyük ölçüde etkiliyor. Baklagil bitkileri küçük su ayak izine sahip, bir kilogram mercimek üretimi için 1250
litre suya ihtiyaç varken, 1kg sığır eti üretimi için 13000 litre suya ihtiyaç
duyuluyor.
2.
İklim
değişimi
Su
kıtlığının iklim değişiminin bir neticesi olarak yoğunlaşacağı bekleniyor. Bu
değişimin dünya çapında artan sıcaklıklar getireceği tahmin ediliyor.
Yükselen
sıcaklıklar artan bitki su talebine dönüşürken, daha sık ve şiddetli
kuraklıklar tarım üretimi üzerinde bir etki oluşturacak.
Su
kullanım etkinliğinde ve tarım üretimi verimliliğindeki gelişmelere ilave
olarak, su hasadı için hareket geçilmesi ve tatlı su kaynaklarının yeniden
kullanılması, aynı zamanda güvenli atık su kullanımını artırmanın gerektiği
lüzumu üzerinde duruluyor.
Bunu
yapmak kuraklığın oluşmasını engellemeyeceği, fakat kıtlık ve sosyoekonomik
bozulmayla sonuçlanacak kuraklığı önlemeye yardımcı olacağı belirtiliyor.
3. Gıda kaybı ve israfı
İsraf
edilen gıdalar israf edilen suya denk geliyor. Gıdayı israf ettiğimizde aynı
zamanda onu üretmek için kullandığımız kaynakları israf ediyoruz. Her yıl
üretilen gıdaların üçte biri ya kayba uğruyor ya da israf oluyor. Bu Cenevre
gölünün üç katına eşit miktarda bir hacimde suyun boşa harcanmasına dönüşüyor.
Bu
nedenle gıda israfını azaltmak için günlük yaşantımızda küçük değişiklikler
yapabilir, alışverişimizi ihtiyacımız olduğunda yapabiliriz.
4.
Gıda
sistemleri
Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı olan FAO’nun açıklamasına göre, su gıda değer
zincirinde genellikle verimsiz kullanılıyor. Ayrıca alan seçimi, teknoloji ve tedarikler
gibi temel kararlar özellikle su miktarlarında ve veya fiyatta sınırlayıcı
faktör olmadığı zaman, su kaynakları üzerindeki etkiler nazari dikkate
alınmaksızın sıklıkla yapılıyor.
FAO
tarımdaki su kullanımını daha etkin, verimli, adaletli ve çevre dostu yapmak
için ülkelerle çalışıyor. Bu daha fazla gıdayı daha az suyla üretmeyi
gerektiriyor, taşkınlarla başa çıkmak için çiftlik toplumlarının direncini
inşa etmek, kuraklıklar ve sürekli değişen iklim ve çevreyi korumak için temiz
su teknolojileri uygulamak gibi…
Su kıtlığının konusu sürdürülebilir gelişmenin tam merkezinde bulunuyor. Eğer yeterli suya sahip
olmazsak ihtiyaç duyduğumuz gıdayı yetiştiremeyeceğimiz gerçeği ortaya çıkıyor.
Alışkanlıklarımızı
değiştirme ihtiyacı, bu eşsiz kaynağı korumak için harekete geçilmesi ve dünyadaki
açlığı sıfırlamak için suyun en önemli bileşenlerden biri olduğu hatırlatılıyor.