Arakanlı
Müslümanların çektiği sıkıntı yıllardır devam ediyor. Kendi
topraklarından kovulan bu Müslümanlar yıllardır her türlü insanlık dışı
muameleye maruz kaldılar.
Arakanlılar yeryüzünde mağdur ve mazlum Müslümanlardan
bir kısmını oluşturuyor.
Yurtlarını, yakınların, işlerini, aşlarını
kaybettiler.
Bu insanlık dışı olaylar bütün dünyanın gözü önünde
meydana geldi.
Bu savunmasız insanların seslerini yine ülkemiz
dünyaya duyurmaya çalıştı. Bu insanların bulundukları yerlere ülke olarak
ziyaretler yapıldı.
Sıkıntıları bizzat yerinde gözlemlendi.
Bu insanlık dramı bütün dünyaya anlatıldı.
Fakat küresel emperyalist güçler bu insani sese pek kulak vermedi.
Her zamanki gibi ya bir kınama ya da haklarının
korunacağı yerlerine geri dönmeleri için çalışacakları şeklinde sözde kalan
ifadeler kullanıldı.
Ancak gözle görülür kayda değer bir sonuç alınmadı.
Bu insanların karşılaştıkları insanlık dışı
muamelelere bütün dünya medya iletişim vasıtalarıyla şahit oldu.
Bu haksızlık karşısında Birleşmiş Milletlerin (BM)
duyarsız tavrı benzerlerindeki gibi yine kendini gösterdi.
Çünkü gerek bu kurum ve gerekse benzer yapıya sahip olanlar için bahane bulmak çok.
Gerekirse dut yemiş
bülbüle dönüyor veya bu husustaki çaresizliğine mazeret bulmasını biliyorlar.
Kurumun adil olmayan mevcut yapısıyla mazlum ve
mağdurlar lehine etkin bir karar alma imkanı bulunmuyor.
Bu nedenle işin
içinden sıyrılıp çıkma yolu tercih ediliyor.
Kurum içindeki hâkim güçler bilindiği gibi işlerine
geldiğinde, menfaatleri olduğunda sözde demokrasi, barış ve huzur, özgürlük
götürme kisvesi altında binlerce kilometre uzak mesafelere gitmesini biliyorlar…
Biliyorlar da götürdükleri yine zulüm oluyor!
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Bangladeş’teki Arakanlı
Müslümanların kamplarını ziyaret ederek oradaki yürek burkan sıkıntıları
yerinde görmüş.
Guterres, kampların sürekli taşkın ve heyelan
tehlikesi altında bulunduğunu, bu Müslümanların karşılaştıkları insanlık dışı vakıanın “sistematik şiddetin en trajik hikâyelerinden" biri olduğunu söylüyor.
Bu insanlar yakınlarını, evlerini, yurtlarını, iş
ve aşlarını kaybederken, bu kamplara hangi zor şartlar altında geldiklerini de gördük;
yağmur ve çamur içinde yalın ayaklarla üstlerinde doğru dürüst giyecek
olmaksızın zalimlerin zulmünden kaçarak Bangladeş’e sığındılar.
Aynı akıbeti Suriyelilerde yaşamıştı, onlarda evlerini,
yurtlarını, yakınlarını kaybederek zalimin zulmünden kaçtılar.
Dünyada hâkim emperyalist güçlerin küresel insanlık
problemlerine adil ve kalıcı çözüm getirme hususunda samimi olmayışları her
geçen gün bu küresel yarayı azdırıyor.
Göçmen ve sığınması meselesi her geçen gün artarken
bu yolda toplu şekilde hayatlarını kaybedenler yıllardır devam ediyor.
Haktan, hukuktan ve insanlıktan nasibini almayan
uluslararası toplumun küresel insanlık dramına çare olması ise zor görünüyor.
İslam dünyasının gafleti sürdükçe bu tablo da devam
edeceğe benziyor...