Afrin harekatı yüz yıldır yer yüzünde ve özellikle
bölgemizde süren emperyalist zulmünün sona ermesinin işaret fişeği olacağa
benziyor.
Bu harekatın yüz yıldır sömürü güçlerinin kurduğu düzenin sonunun başlangıcının
fitilinin ateşi olmasını temenni ediyoruz…
Ne yazık ki İslam âlemi kelimenin tam manasıyla kan
ağlıyor.
İster uzağımız isterse yakınımıza bakalım, Müslümanlar
çoluk çocuk, büyük küçük savunmasız bu insanlar uluslar arası kurumları elinde
bulunduranlar tarafından maksatlı olarak göz ardı ediliyor.
Akıl ve mantık almaz bahanelerle savunmasız insanların
katline göz yumuluyor.
Rohinga’daki Müslümanlar yıllardır kendi topraklarından
kovuluyor, yakılıyor, yıkılıyor.
Irak, Suriye, Afganistan, Libya, Yemen’de uzun yıllardır
insanlık dramı yaşanıyor.
Bu ülkelerde bir nevi Müslümanlara yönelik sistematik bir
soykırım uygulanıyor.
Söz konusu ülkelerde bu ortamı hazırlayan ve sömürü
güçlerine bir nevi fırsat tanıyan yine bu ülkelerin sözde yöneticileri olmuştur.
Maalesef emperyalistlerin hain planlarını sezememiş
zamanında gerekli değişim ve dönüşümü yaparak bu sömürü düzeninin hain
planlarının önüne geçememişler.
Küresel Sömürü düzeni maalesef İslam ülkelerinde
demokrasiyi istemiyor.
İstemiyor ki millet iradesi bu ülkelerin yönetimine hakim
olmasın.
Mısır gibi, Suriye gibi kendilerine el pençe
duracak kukla yönetimler istiyorlar.
Bu kukla yöneticiler kendi elleriyle de kendi insanlarını acımasız
bir şekilde katletsinler.
İstiyorlar ki bu ülkeler kalkınmasın, bu ülkeler sömürü
dünyasına boyun eğsin.
Bunlar Müslüman ülkelerle barış içinde ilişkilerini
sürdürme erdemini gösteremiyorlar.
Bu zulme dur demek ise ancak güçlü, kararlı bir İslam
ülkesi ile olur.
İşte ülkemiz Cihan devleti Osmanlı İmparatorluğunun
bakiyesi ve torunları olarak bu önemli görevi üstlenmiş bulunuyor.
Ülkemiz yeryüzündeki bütün mazlum ve mağdurların sesi
olma görev ve sorumluluğunu sürdürüyor.
Afrin harekâtını gereksiz gören bir avuç kendini bilmez,
bu hayati öneme emperyalist uşaklarına ve onlar adına telef olmayı göze alan
terör gruplarıyla yapılan mücadeleyi gereksiz görüyor.
“Askerlerimiz şehit olurken Suriyelileri ülkemizde
besliyormuşuz” hedef saptırma ustalığını göstermeye çalışıyorlar.
Bunlar zannediyorlar ki yazdılar mı akan sular durur.
Bunlar zannediyorlar ki “biz yazarsak neler olmaz ki.”
Bunlar artık kendilerinin ne kadar kof düşünce ve
fikirlere sahip olduklarını anlayamamışlar.
Bunlar zannediyorlar ki “kalemimizi bir oynatışla bütün ülkeyi
istediğimiz şekilde yönlendiririz.”
Bunlar zannediyorlar ki basın denilen güçle “hain
emellerimize erişiriz.”
Ne demek ;“Suriyeliler dururken bizim askerlerimiz şehit
oluyor.”
Öncelikle bu kafa şehitlik makamının ne olduğunu
bilmiyor.
Özgür Suriye Ordusu bu terörist gruplarla çarpışmıyor mu?
Bunlar rakamlara göre daha fazla şehit vermişler.
Bunu görmeyip de istismar yolunu seçenler, aynı zamanda şehitlerimizi
ve yakınlarını istismar etmektir.
Şehitlik her Müslüman’ın kızıl elmasıdır.
Beş vakit namazda yaptığımız dualarda, her Müslüman şehit
olarak ölmek ister ki, şehitlik makamların en yücesidir.
Peygamber Efendimize
komşu olmaktır.
Ama şehitlik kelimesini ağzına alan bu güruh bunları
nerden bilecek.
Onun vazifesi emperyalistlere uşaklık yapmak.
Onun vazifesi meseleleri ancak taş içindeki böcek misali gibi
görebilmek.
Onun vazifesi bir avuç azınlık dahi denilemeyecek kesime
hizmet etmek.
Bunu yaparken de kendisinin ne kadar bilgili ve basiret
sahibi olduğunu sözde izhar etmek.
Hani yazdığı zaman kendini allame sananlar var ya...
O devirler artık geride kaldı, bu ülkenin yerli ve milli
değerlerinden haberi olmayanlara artık bu millet haklı olarak itibar etmiyor.
Çünkü bunların savundukları fikirler emperyalist
uşaklığının ötesine geçmez.
Bu da fıtrat meselesi.
Keşke gerçekleri görebilecek bir akıl ve öngörüye sahip
olabilseler.
Keşke at gözlüğünü çıkarıp bütün konuları aklıselim ve
mantık çerçevesinde etraflıca değerlendirebilseler.
Dedik ya taş içindeki böcek…