Ülkemiz
sanayi alanında yaptığı yatırım ve ilerlemeler yanında, aynı zamanda bir tarım
ülkesi.
Tarih,
tabiat ve kültür zenginlikleri ile aynı zamanda bir turizm ülkesi.
Bacasız
sanayi diye nitelendirilen turizm hatırı sayılır bir gelir kaynağını oluşturuyor.
Tarım
sektöründe ne denli zengin bir ülke olduğumuzu görmek için bir manav ve pazarın
yanından geçtiğimizde sebzesinden meyvesine kadar bir anda saymayacağımız kadar
çok sayıda ürün çeşitliliğine ve ne denli bir tarım ürünleri ve iklim
zenginliğine sahip olduğumuzu hatırlamak lazım.
Bu
zenginlik yanında zaman zaman bazı ürünlerde ithalat yaparak eksik kalan ürün
ve miktarını bu yoldan telafi etme yoluna gidiyoruz ülke olarak.
Bu uygulama aynı
zamanda serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olarak yapılıyor.
Bu
durumla zaman zaman karşı karşıya kalabiliyor ülkemiz.
Çünkü
tarım sektörü hassas bir sektör.
Tarım
sektörü tamamen açık hava şartlarında yapılıyor.
Fabrikasyon
üretim gibi gıda maddelerinin ham maddesini oluşturan tarım ürünlerini kapalı
bir alanda yapmak mümkün değil.
Açık
hava şartlarıysa çok sayıda etkenlerle karşı karşıya kalabiliyor; risk yönetimini gerektiriyor.
Bunun
çaresi ise üretim süreci boyunca gerekli mücadele tedbirlerini alıp uygulayarak
üstesinden gelmek oluyor.
Fakat
bazı tabii afetler var ki bunlar zaman zaman çok ağır bir şekilde tezahür
ederek mücadele imkanları yetersiz kalabiliyor.
Özellikle
beklenmedik ve ani bir şekilde meydana gelen iklim olayları, hastalık ve haşere
salgını sektörü çok kötü bir şekilde olumsuz etkileyebiliyor.
Bu
tür olumsuz vak'alarla karşılaşınca yıllık emek ve masraf boşa gidebiliyor…
Ülkemiz
bir zamanlar tarım üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülke olarak
değerlendiriliyordu.
İyi
ve sağlıklı bir etüt yapıldığında belki de yine de en azından temel ürünler
için bu yeterlilik potansiyeli varlığını sürdürüyordur. Bu potansiyel iyi bir
şekilde planlamaya tabi tutulduğunda söz konusu özellik başarılabilir.
GAP –
Güneydoğu Anadolu Projesi ülkemizin temiz enerji üretimi için olduğu kadar, tarım üretim için önemli bir
potansiyel oluşturacak bir proje ve bunun yanında KOP – Konya Ovası Projesi de
tarımsal üretim için kayda değer bir potansiyele sahip sektör için.
DAP
projesi de Doğu Anadolu Projesi olarak sektörün güçlenmesi adına önemli bir proje.
Doğu
Anadolu’da illerimiz tarım ürünleri üretimi için uygun bir potansiyele sahip
olduğu gibi, bölge aynı zamanda hayvan yetiştiriciliği için ise çok daha fazla
bir potansiyele sahip.
Fakat
bu potansiyel yeterince değerlendirilemiyor.
Bunun
en önemli neden ise bilindiği gibi ülkemizin başına bela edilen PKK terör
örgütü maalesef bu potansiyeli ekonomik değere çevirmek, gerek bölge insanı ve gerekse ülke ekonomisine katkı sunması için 40 senedir planlı ve sistemli olarak önemli bir engel oluşturdu.
Hak
ve özgürlüklerin elde edilmesi yalanını öne süren bu cani örgüt ve yandaşları
ülkemize on yıllardır kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediği gibi bu
bölgenin ekonomik faaliyetlerle sağlayacağı faydayı da bilinçli olarak
baltalamış oldu.
Bu
cani örgütle mücadele için yapılan yüzlerce milyarları bulan harcamalar ise bu
işin cabası oldu.
Bilindiği
gibi her ramazan ayı yaklaşırken ve her kurban bayramı gelirken et fiyatları ve
kurbanlık fiyatlarının yüksekliği gündeme gelir.
Çareler
aranır…
Bu
hususta yapılan spekülatif faaliyetlerin önlenme hususu gündeme gelir.
Bu cani
örgütün bugüne kadar her bakımdan ülkemize ve bölge insanına telafi edilmez
zararlar verirken sömürü dünyasına da hizmet etmiştir.
Hayvan
sürülerinin beslenmesi için çok önemli bir potansiyele sahip olan bölgenin yayla
ve meralarından tam kapasite ile faydalanılamamıştır ve bu cani örgüt yüzünden bunca önemli bir değer
heba olmuş.
Bunun
için emperyalist güçler uzun yıllardır bu cani örgütü besleyip barındırıyor.
Temennimiz
en kısa zamanda sonlarının gelmesi, heba olan bu değerlerin tekrar bölge ve
ülke ekonomisine kazandırılması…