Rusya Suriye’ye
sahiplenmiş görünüyor.
Sözde DAEŞ’le mücadele etmek
aldatmasıyla girdiği Suriye’deki akan kanı durdurmak için başka ülkelerin
askerinin girmesine izin vermeyeceğini açıkladı.
Rusya’nın bu tutumu
dağdakinin gelip bağdakini kovması anlayışına benziyor.
Suriye’yi işgal etmesi
kendisine verilmiş tabii bir hakmış gibi dünya kamuoyuna tehditle ilan ediyor.
Suudi Arabistan’ın asker
göndermesini hazmedemiyor.
Rusya Başbakanı Dmitry
Medvedev’in Alman gazetesine verdiği röportajdaki açıklamasında tarafların
görüşme masasına oturmasını zorlamak lazım geldiğini ifade ediyor.
Yabancı askerlerin Suriye’ye
girmesini ülkedeki savaşın kalıcı olacağına yol açacağı tehdidini savuruyor.
Bu açıklamasıyla
kendisinin Suriye’nin sahibi olduğunu ima ediyor.
Ancak öncelikle
kendisinin askerlerini çekmesi lazım geldiğini bilmesi gerektiğini unutmuş görünüyor.
Hem Rusya ve hem de Iran
askerlerinin Suriye’den çekilmesini istemek Suriye halkının tabii hakkıdır.
Suriye’deki mesele bu
ülke insanlarını kendi öz meselesi olduğuna göre, bu ülkeler askerlerini çekmeli
Suriye halkı kendi meselesini halletmelidir.
Aslında bu ülkeler Suriye'ye
müdahale etmeselerdi zalim Suriye yönetimi çoktan pes etmiş, ya ülkeyi terk
etmiş ya da muhaliflerle anlaşmaya varılmış olacaktı.
Rusya’nın bu
açıklamasının aslında hiçbir hukuki dayanağını olmaması gerekir.
Suriye’de bugüne kadar
yüzbinlerce masum insan öldürüldüyse ve 12 milyon Suriyeli ülkesinde topraklarını terk
etmek zorunda kaldıysa bunda sadece Suriye’nin zalim yönetimi sorumlu değildir.
5 yıldır bu ortamı destekleyen, bu zulmü destekleyen Rusya ve İran’da bu insanlık suçuna açıkça
destek vermiş, ortak olmuşlardır.
Yine ülkesini terk etmek mecburiyetinde
kalan binlerce insanın göç etmek isterken denizde boğulmalarına sebep
olmuşlardır.
Eğer uluslar arası hukuk
varsa, uluslar arası toplum bu kurumu kabul ediyorsa bu ülkelerin sorumlularının
Suriye yönetimiyle beraber hesap vermesi gerekir.
Maalesef ne uluslar arası
hukuk, ne de uluslar arası ceza mahkemesi görevini bugüne kadar yapmamıştır, ya
da görev yaptırılmamıştır. Bunda da BM ve uluslar arası toplum hatalıdır.
Suriye meselesi maksatlı
olarak bugüne kadar kronikleştirilerek, bu vesileyle emperyalist güçler
kendilerine alan açmak, pay çıkarmak istemişlerdir.
Suriye’de Daeş ve diğer
terör örgütleri tıpkı diğer İslam ülkelerinde kurulan terör örgütleri gibi bu
maksatla kurulmuştur.
Gerek ülkemizde ve
gerekse diğer İslam ülkelerinde oluşturulan bütün terör örgütleri emperyalistlerin
piyonları olup, İslam ülkelerini zayıflatıp kendi hain emellerini gerçekleştirmek
amacını gütmektedir.
Suriye’nin gerçek
sahipleri olan muhalif gruplar Rusya’nın kendi ülkeleri adına açıklama
yapmalarını tenkit etmeleri gerekir.