Artık kronik bir yara
haline gelen Suriye konusu uluslararası toplumun bu insanlık dramına bakışının samimiyetsizliğinin
neticesidir.
Bu aynı zamanda Birleşmiş
Milletlerin (BM) fiilen çöküşünün açık bir işaretidir.
BM Güvenlik konseyi bu ve
benzeri insani konular konusunda takındığı tavırlarıyla kendini lağvının açık
bir göstergesidir.
Uluslararası barışı
kurmak ve korumak üzere kurulmuş olan BM güvenlik konseyi bu temel değerlere
olan bağlılığını açık bir şekilde ihlal etmiştir.
Güvenlik konseyi kuruluş prensiplerine,
özellikle Suriye krizinde, uyumlu hareket etmemiş, söz konusu ülkeler kendi
şahsi çıkarlarını korumanın da ötesinde yangına körükle giden bir politika
izlemişlerdir.
Özellikle Rusya’nın tavrı
ise kurt-kuzu hikâyesinin de ötesinde bir bahaneyle Suriye’yi işgal ederek
masum insanların ölmelerine adeta çanak tutmuştur.
Suriye’de mevcut dikta
rejiminin kendi vatandaşlarına uyguladığı vahşet her türlü kanun ve insan
haklarının açık ihlali ve bu fiili durum BM görevlileri tarafından defalarca delillerle
ispat edilmiştir.
Beş yıldır söz konusu
rejim dünyanın sözde insan hakları savunucuları önünde katliam yapmaktadır.
Bu katliama Rusya ve İran
açık bir destek vermiş ve vermeye devam etmektedirler.
Bu katliamları yapanlar uluslararası
hukuku, uluslararası insan haklarını, uluslararası ceza mahkemesini yıllardır
ihlal etmektedirler.
Birleşmiş Milletler
güvenlik konseyinin bütün üyeleri temel insan hakları ihlallerini görmezden
gelerek bu vahşete göz yummaktadırlar.
BM’nin Suriye’nin zalim
liderini uluslararası ceza mahkemesinde yargılanması için gerekli kararı özellikle
almamakta, böylece yüzbinlerce masum insanın acımasızca katledilmesine ortam
hazırlanmış ve bu katliamların süreklilik kazanmasına ortam hazırlanmıştır.
Yüzbinlerce masum insan
hayatından olurken milyonlarca Suriyeli göçe zorlanmıştır.
Binlerce sığınmacı
ülkesinden kaçarak daha güvenli bir ülkeye sığınma arayışında Akdeniz ve Ege
denizinde boğulmaktadır.
Suriye’de eşi görülmemiş
bir vahşet yaşanmaktadır.
Fakat bu vahşete başta
BM’nin beş daimi üyesi olmak üzere, bütün uluslararası insani kuruluş ve
mahkemeler, uluslararası hukuk organları ve uluslararası toplum seyirci kalmış
ve bu duyarsız tutum devam etmektedir.
Suriye’nin zalim lideri
adeta el üstünde tutulmakta.
Irak eski devlet başkanı
Saddam Hüseyin’i idam ettiren sömürgeci güçler, Suriye’nin zalim liderine
bölgeyi daha fazla istikrarsız hale getirmesi, daha fazla mazlumun canına
kıyması ve kan akıtması için açık ve sinsi olarak korumacılığını yapmaktadırlar.
Ülkemiz tarafından bu
insanlık dramının son bulması için yaptığı akılcı teklifler de bugüne kadar eften
püften bahanelerle destek bulmamıştır.
Netice olarak bu insanlık dramının çözümüne müdahil olan taraflar samimi bir tavır göstermemişlerdir.