Suriye yönetiminin
zulmünden kaçmak isteyen ailenin boğularak hayatını yitiren 3 yaşındaki yavrunun
dünya medyasına konu olması belki küllenmiş vicdanların yeniden hayat bulmasına
vesile olur.
Suriye’deki vahşet yeni
değil, tam 4,5 yıldır devam ediyor. Nice çocuklar vahşi bir şekilde hayatını
kaybetti!
Hür dünya da bu vahşeti bugüne kadar seyir
etti, seyretmeye devam ediyor!
Eften püften sözlerle bu
vahşeti bugüne kadar geçiştirdi, bu insanlık dramının günümüzdeki boyutlarına ulaşmasının
asıl sebebi de bu anlayıştır.
Bu yavrunun hazin bir
şekilde hayatını kaybetmesi ilk değil, bugüne kadar Suriyeliler dünyanın gözü
önünde 300 bin civarında kayıp vermişler.
Bu kayıplar sıradan bir
şekilde değil, kendi öz vatanlarında kendi ülkelerinin zalim yöneticileri
tarafından uygulanan sistematik bir işkence ve vahşetin neticesidir.
Her türlü insan hakları
ihlal edilerek 4,5 yıldır insanlık suçu işleniyor.
Uluslararası toplum,
Birleşmiş Milletler güvenlik konseyi ve diğer uluslararası toplum kuruluşları
bu vahşete sessiz kalarak ilgisiz kalmışlardır.
Bu son olayda nedense
dünya bu vahşeti biraz hatırlamaya başladı.
Bu katliamın asıl
sorumlusunu gene de sorgulayan yok.
Bir ülke yerle bir olmuş,
milyonlarca insan yurdunu terk etmiş, büyük bir bölümü ağırlıklı olarak
ülkemiz olmak, üzere komşu ülkelere sığınarak Suriye’deki zalim yönetimden
canlarını kurtarmışlar.
Başta bu ülkenin yönetimi
olmak üzere bu vahşete sessiz kalan diğer uluslararası kuruluşlardır.
Bu vahşeti durdurmak için
çaba gösterilmemiş, oyalama taktiği masum yüzbinleri ölüme göndermiş, aileler
parçalanmış, milyonlar ülkesini terk etmiş.
Bu ülkenin mazlum
insanları bunca mağduriyete rağmen hala çözüm bekliyor.
Asıl suçlular belliyken
bir kısım medya bu suçu mugalata sanatıyla başkalarına atmaya çalışıyor.
Bu anlayış aynı zamanda
gerçek suçluyu kollama ve saklama manasına gelmez mi?
Bu aynı zamanda toplumsal
hafızayla, toplumsal akılla alay etmek olmaz mı?
Bu anlayış aynı zamanda
hukuku ve insani değerleri istismar etmek manasına gelmez mi?
BM'nin bu hususta birçok
raporu varken, Suriye’de uluslararası hukuka göre suç işlemiş bir yönetim
varken, bu zalim yönetime toz kondurmayan anlayışın suç ve cezadan bahsetmesi
anlamsız olmaz mı?
Asıl suçluyu koruyup
cezayı başkasına kesmek nasıl bir hak ve hukuk anlayışı olur?
Yıllardır rejimin baskı
ve zulmü altında vahşete kurban olan savunmasız insanları kendi öfkesine,
çirkin emellerine alet etmekse ne insanlık ve ne de insan haklarıyla
ilişkilendirilemez!
Bu kolaycı anlayış ve
hedef saptırma bu insanları istismar etmekten başka bir amaç taşımamaktadır.
Batılı liderlerin timsah
gözyaşları dökmeleri bu insanlık dramını çözmeye yetmez, çözümün adresi belli.
Çözüm BM’nin güvenlik
konseyinin derhal harekete geçip üstüne düşeni yapması, uluslararası hukuku
çalıştırmasından geçiyor.
Yoksa "bataklığı kurutmak
yerine sivrisinekleri öldürme anlayışı" ile bu insanlık problemine kalıcı bir
çözüm getirilemez!