9 Eylül 2023 Cumartesi

G20 Summit and the expectations of world communities


 

This year, the G20 summit is hosted by the Prime Minister of India, Narendra Modi, with the slogan "One earth one family one future".


Sources show that G7 and G20 countries have significant power and influence. In addition, G20 countries have 80% of gross domestic production, three-quarters of the global trade, and two-thirds of the world's population.


The fact that these countries have such a power reveals the impression that they have a structure that will find solutions to global problems.


Since technological developments have turned the world into a global village, it is necessary to look at the solution of global problems from this perspective.


When we look at the problems on a global scale that the world has fallen into, we see that they have reached dangerous levels.


These issues, which come to the agenda in every environment and in every global meeting, are;


climate change


global warming is turning into global scorching


Increasing growth of wildfires


increasingly serious environmental problems


unemployment and internal conflicts and migrations triggered by strife and wars in some regions and millions of displaced people.


Negative developments that ignore basic human rights, such as displacement from their own lands and the taking away of their lands and property by force of arms and terrorist methods...


Fundamental humanitarian issues such as drought, hunger, lack of rainfall, water scarcity, and food inadequacy are increasing their negative impact.


Coups in African countries destabilize this continent, causing some parts and societies that are already in poor and miserable conditions to worsen.


Migrations, seeking asylum...

Terrorism continues especially in the region where our country's borders are located and in some African countries, and innocent people are losing their lives and futures with the ruthlessness of these imperialist-controlled organizations.


The magnitude and complexity of the issues are on a scale that no single country can handle, requiring the international community to undertake the issue with sincere and serious cooperation.


Regarding these global challenges, it is critical for G7 and G20 countries to overcome the global challenges.

It is the primary expectation of the societies that are exposed to these problems to sincerely declare that steps should be taken to overcome the current global problems within the framework of the understanding of "One world, one family, one future" chosen as the theme of this year's G20 summit...

8 Eylül 2023 Cuma

G20 Zirvesi ve dünya toplumlarının beklentisi

 


Bu yıl G20 zirvesi “Bir dünya bir aile bir gelecek” sloganıyla Hindistan’da ülke başbakanı Narendra Modi’nin eve sahipliğinde yapılıyor.

Kaynaklar G7 ve G20 ülkelerinin önemli bir güç ve etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, G20 ülkelerinin küresel milli gelirin %80’nine sahip olduğu, küresel ticaretin üç çeyreğine ve dünya nüfusunun üçte ikisine sahip olduğunu gösteriyor.

Bu ülkelerin böyle bir güce sahip olması küresel sıkıntılara da çözüm bulacak bir yapıya sahip olduğu izlenimini ortaya çıkarıyor.

Teknolojik gelişmelerin dünyayı küresel bir köy derekesine dönüştürmüş olması nedeniyle küresel sıkıntıların hal edilmesine de bu açıdan bakmak gerekiyor.

Dünyanın içine düştüğü küresel ölçekte olan sıkıntılara baktığımızda, bunların giderek tehlikeli boyutlara ulaştığını görüyoruz.

Her ortamda, her küresel toplantılarda gündeme gelen bu konular ise;

iklim değişikliği

küresel ısınmanın ise küresel kavrulmaya doğru dönüşmekte olması

orman yangınlarının artarak büyümesi

giderek ağırlaşan çevre sorunları

işsizlik ve gerek iç çatışmalar ve gerekse bazı bölgelerdeki savaşların tetiklediği göçler ve yerlerinden olmuş milyonlarca mağdur insan toplulukları...

Kendi topraklarında yerlerinden edilme ve kendi sahipliğinde olan toprakların ve mülkiyetin silah zoruyla, terörist usullerle ellerinden alınması gibi temel insan haklarını yok sayan olumsuz gelişmeler...

Kuraklık, açlık, yağış yetersizliği, su kıtlığı, gıda yetersizliği gibi temel insani meseleler olumsuz etkisini giderek artırıyor.

Africa ülkelerinde meydana gelen darbeler, bu kıtayı istikrarsızlaştırmakla, zaten fakir ve perişan bir durumda olan bazı kısım ve toplumların daha da kötüleşmesine yol açmaktadır.

Göçler, sığınma arayışları...

Terör özellikle ülkemiz sınırlarının da bulunduğu bölge ve bir kısım Afrika ülkelerinde etkisini sürdürmekte masum insanlar bu emperyalist kontrollü örgütlerin acımasızlığıyla hayatını ve geleceklerini kaybetmekte.

Meselelerin büyüklük ve karmaşıklığının tek bir ülkenin üstesinden gelemeyeceği ölçekte olması, uluslararası toplumun konuyu samimi ve ciddi bir işbirliği ile üstlenmesini gerektiriyor.

Bu nedenle G7 ve G20 ülkelerinin küresel sıkıntıların üstesinden gelmesi için kritik öneme sahip. 

Bu yılki G20 zirvesinin teması olarak seçilen “Tek dünya tek aile tek gelecek” anlayışı çerçevesinde mevcut küresel sıkıntıların giderilmesi yönünde adımların atılması samimiyetiyle deklere edilmesi söz konusu sıkıntılara maruz kalan toplumların öncelikli beklentisidir...

9 Mayıs 2023 Salı

A L L A H’ I M

 A L L A H’ I M


Bizler mağlup zamanların nesliyiz,

Sen bizi muzaffer eyle Allah’ım.

İki yüz senedir kısık sesliyiz,

Sesimizi mehter eyle Allah’ım.


Dâhildeki beyinsizler yüzünden,

Sırtımızdan hançerlendik Allah’ım,

Kazancımız ibarettir hüzünden,

Dört bir yandan zincirlendik Allah’ım.


Gökyüzüne yükselse de ahımız,

Gazabına layık olduk Allah’ım.

Ne padişah kaldı ne de şahımız,

Kalyon iken kayık olduk Allah’ım.


Devrilirken çınarımız kökünden,

Köksüzler kuruttu kökü Allah’ım,

Her gelen gün kötü oldu dünkünden.

Taht yok ancak bulduk sökü Allah’ım.


Her devayı zehir bildik, hevayı

Deva diye yutturdular Allah’ım.

Hanedana fazla gördük havayı,

Hain diye tutturdular Allah’ım.


Biz olduk fareye arslan boğduran,

Nimete nankörlük ettik Allah’ım.

Biz olduk anaya sırtlan doğduran,

Hakikate körlük ettik Allah’ım.


Koç yiğitken koyun olduk pek uysal,

Gelen güttü giden güttü Allah’ım.

Hissiyat gidince bizden, duygusal!

Olduk,  artık izan bitti Allah’ım.


Türkçemizi sala koyduk sel aldı,

Utanmadan el salladık Allah’ım.

Tam bin yıllık harsımızı el aldı,

Onca yıldır afalladık Allah’ım.


Yılanlara adam diye sarıldık,

Zındıkları âlim sandık Allah’ım.

Zaman zaman tam ikiye yarıldık,

Öz kardeşi zalim sandık Allah’ım.


Kahpe garbın izbesinde yazılan,

Her oyunu tam oynadık Allah’ım.

Arada bir uyansak da asılan,

Başvekiller gördük yandık Allah’ım.




Ehli Sünnet olsun itikadımız,

Ceddimizden emanettir Allah’ım.

Birlik, dirlik olsun tarikatımız,

Tefrika hep felakettir Allah’ım.


Dâhildeki beyinsizler yüzünden,

Bizi lütfen helak etme Allah’ım.

Bir fırsat daha ver, bunlar yüzünden,

Fitne çukuruna itme Allah’ım.


Huzur olsun vatanımda, yüzlerde

Yine güller açıversin Allah’ım.

Gerek dağlarında gerek düzlerde,

Riyakârlık kaçıversin Allah’ım.


Milletim cihana olsun efendi,

Bu gaflet nihayet bulsun Allah’ım.

Hiç kimse demesin güle dikendi,

Mertlik cümlemizi bulsun Allah’ım.


Şu bedende bir canım var ki atan,

Onun derdi aziz vatan Allah’ım.

Gönlümde bir arslanım var ki yatan,

Vatan olsun arza sultan Allah’ım.


                                                                          Celaleddin KÜPELİ

                                                                          05.06.2014 Perşembe

4 Mayıs 2023 Perşembe

Sudan'ı istikrarsızlaştıran irade

 

Bir İslam ülkesi daha iç savaşa sürüklendi. Aslında emperyalist güçlerin bu yöndeki gayretleri yıllar önce başlamıştı.

Bir Afrika medya kaynağına göre Sudan 2003 yılından beri ihtilaf içinde bulunuyor. Milyonlarca insanın yerinden olmasına geniş çaplı bir yıkıma neden olan bu iç çatışmanın temeli o tarihte atılmış. İhtilafın iki isyancı gurubun hükumetin Darfur bölgesini ihmal etmesi nedeniyle başladığı belirtiliyor. Sudan hükumeti ise söz konusu isyancılara karşı Cancavid olarak bilinen yerel milisleri silahlandırarak isyancılara karşılık verdiği belirtiliyor. Çatışmanın insani krize yol açtığı milyonlarca insanın yerinden olduğu ve yardım ihtiyacında olduğu, ayrıca yüzlerce vatandaşın ölümüne yol açtı.

2019 yılında devlet başkanı Ömer Beşir’in görevden alınmasıyla ülke giderek istikrarsız bir yapıya dönerek bugünlere gelindi.

Ülke bugünkü duruma gelmeden önce Uluslararası Ceza Mahkemesi Ömer Beşir hakkında suç duyurusunda bulunmuş, yargılanmasını istemişti. Sudan'ı bugün içinde bulunduğu duruma sürükleyen iradenin adımları o zaman atılmış görünüyor...

Ömer Beşir sonrasında 2020 yılında geçici hükumetin isyancı guruplarla barış anlaşması imzalamayı kabul edecek çaba göstermiş. Ancak isyancı gurupların hepsi anlaşmayı kabul etmediği, dolayısıyla şiddet bazı bölgelerde devam ede gelmiş.

Sudan'daki ihtilafın kompleks olduğu oyunda menfaat mücadelesi ve çoklu aktörlerin var olduğu ifade ediliyor. Sadece isyancıların hükumete karşı olduğu basit bir vak'a olmadığı, etnik, politik ve ekonomik gerilimlerin bir ağından ibaret olduğu görüşü var.

Ana sebeplerden birinin kaynakların adil olarak dağıtılmadığı, hükumetin kuzey bölgedeki elitler tarafından hüküm sürdüğü, güneyin yoksul bırakıldığı iddia ediliyor.

Hükumet ve isyancı guruplar arasında barış görüşmelerinin yapılması, İhtilafın giderilmesi yönünde çabalar devam ediyor. Ancak gelişmenin yavaş gittiği, çatışmaların savunmasız halk üzerindeki olumsuz durum etkisini sürüdürüyor. Diplomatik çabalarla uluslararası toplumun ihtilafı çözmek için rol oynayacağı ve krizden etkilenenlere yardım sağlanması bekleniyor...

Uluslararası toplumun ve ilgili kurumların konuyu ciddi bir şekilde ele alacağına dair gelişmenin olması biraz zor görünüyor. Çünkü gerek uluslararası toplum ve gerekse ilgili kurumlar benzer konularda bugüne kadar samimi olamamışlar. Olsalardı bugün diğer İslam ülkelerindeki uzun yıllardır devam eden benzer sıkıntılar son bulmuş, bu ülkeler huzur ve güvene kavuşmuş olurdu.

Uzun yıllardır istikrarsız hale getirilen, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Filistin, Libya gibi ülkeler ne yazık ki huzur ve güvene kavuşamamış.

Hukuk kurallarını uygulamaktan uzak olan Uluslararası Ceza Mahkemesinin bu hususta adil bir icraat göstermediği yukarıdaki ülkelerin bugün içine düşürüldüğü durumdan net bir şekilde anlaşılıyor.

6 Nisan 2023 Perşembe

İnsanlığın en değerli küresel ortak malı

 

Dünya nüfusunun artış göstermesi buna bağlı olarak şehirleşmenin artması başta su olmak üzere diğer tabii kaynaklar üzerine ağır yükler getiriyor. Bu meyanda ilgili küresel kurumlar konuyla ilgili planlar ve çalışmalar yaparak bu hayati konuyla ilgili çözüm yolları arayışında.

BM 2023 Su Konferansı Su Eylem Gündemi ile kapandı. Su Eylem Planı da bu çerçevede konuyla ilgili çalışmaları kapsıyor.

Su Eylem Planı 2018-2028 yıllarını kapsayan 10 yıllık bir dönem...

Eylem planı insanlığın en değerli küresel ortak malı olan yaklaşık 700 adet taahhüdü kapsıyor. Gündem eylem odaklı oyun değiştirme taahhütlerinin bir serisi olarak yola çıkıyor. Güçlü bir ekonomik itici güç ve yeryüzü kültürel mirası olarak suyu yeniden değerlendirmek için akıllı gıda tercihlerinin yapılması hedefleniyor.

Açıklamaya göre, konferans ve 2000 katılımcısı iddialı bir vizyon oluşturdu.

BM Genel Sekreteri, “Eyleme ve dönüşüme olan kararlılığınız insanlık ve aynı şekilde gezegen için bizi sürdürülebilir, adil ve kapsayıcı bir su güvenliği geleceğine sevk ediyor,” dedi.

Hayatın vazgeçilmezi olan suyun hastalıkların yayılmasını korumadan yoksullukla, tabii kaynaklar, iklim değişikliği, su kıtlığı ve kirlilikle mücadeleye kadar birçok zorlukla yakın ilgisi bulunuyor.

Konferans yeni, alternatif gıda sistemleri gibi ileriye yönelik eylemleri yaparak, tarım sektöründeki sürdürülemez su kullanımını azaltmak, yeni küresel bilgi sistemlerini başlatmak gibi konuları kapsıyor.

Su Eylem Planı kapasite inşasından, bilgi ve izleme sistemleri, altyapı direncini geliştirmeye kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

Konferansta söz verilen 300 milyar dolarlık Su Eylem Gündeminin dönüşümünü sağlayacak rakamın 1 trilyon dolarlık sosyoekonomik ve ekosistem kazanımının yolunu açacağı öngörülüyor.

Bu kapsamda üzerinde durulması gereken tedbirler ise bilgisayar ve cihazların kullanılmadığı zaman kapatılması; mevcut duruma göre güç üretiminin %90’ı su ağırlıklı.

Su ve sanitasyon krizinin çözümüne yardımcı olacak hususların paylaşılması.

Suyla ilgili kitapları okumak ve yerel haberleri takip etmek, konuyla ilgili farkındalık oluşturmak.

Suyun önem ve lüzumunu gösteren bir örnek ise; Bir kot pantolon üretmek için kullanılan su miktarının bir kişinin 10 yıl boyunca içtiği suya eşit olması, bu nedenle sürdürülebilir alışveriş yapılması tavsiye ediliyor.

İnsanlığın en değerli küresel ortak malı olan su, insanları bir araya getiriyor ve bir takım küresel zorluklar arasında akışını sürdürüyor.

23 Mart 2023 Perşembe

Suyun giderek artan hayati önemi

 

Başta insan olmak üzere canlılar için su en önde gelen hayat bileşeni. Her geçen gün önemi artıyor. Bazılarına göre petrolün yerini alacağı, ancak hayati öneme sahip olması bakımından petrolle mukayese yapılmayacak bir değere sahip. Artık konuşmalar, tartışmalarda suya “değer biçilemez” ibaresi kullanılıyor.

Su darlığı, su stresi ve su kirliliği üzerinde durulan, çözümler aranılan konular...

İklim değişikliği, küresel ısınma, çevre kirliliği, şehirleşmedeki sayı ve kapasitesinin her geçen gün artması tabii kaynaklar ve su kaynakları üzerinde üstesinden gelinemeyecek yükler getiriyor.

Meselenin münferit olarak ülke veya bölge bazında değil de küresel olarak ele alınması ve çarenin de bu bakış açısıyla bulunması gerektiği üzerinde duruluyor.

Mevcut durumda dünyanın bazı bölgelerinde suyla ilgili sıkıntılar bulunuyor. Kuraklık, kirlilik, güvenilir suya erişemeyen topluluklar giderek artış gösteriyor. Afrika kıtasının bazı ülkelerinde görülen kuraklık ve su kıtlığı insan ve hayvan ölümlerine yol açıyor. Bu olumsuz durum yıllardır etkisini sürdüryor.

Birleşmiş Milletlerin açıklamalarına göre, yılda 1,4 milyon insan kalitesiz su, kötü sanitasyon (tuvalet, banyo yetersizliği, elverişsiz olması) ve hijyen yetersizliği nedeniyle hayatını kaybediyor.

Dünya çapında mevcut durumda dört kişiden biri, ki bu da iki milyar civarında insan nüfusuna tekabül ediyor, güvenilir içme suyu bulamıyor.

Yine 3,6 milyar insan güvenli sanitasyondan yoksun bulunuyor.

Evlerin atık suyunun yüzde 44’ü güvenli bir şekilde arıtılamıyor.

Artan ve büyüyen şehirler ve nüfus artışı nedeniyle 2050 yılına kadar küresel su talebinin yüzde 55 artacağı tahmin ediliyor.

Su yönetimi kapsamlı olarak, bütün yönleriyle giderek daha çok önem kazanıyor. Ev kullanımında, sanayi kuruluşları ve tarım sektöründe su kullanımının en ideal şartların ve tasarrufun oluşturulmasıyla yapılması tavsiye yapılmakta. Ayrıca bir diğer hayati tedbir ise kar ve yağmur ekosistemlerinin korunması, yenilerinin oluşturulması suyu kaynaklarını korumak için önemli. 

30 Ocak 2023 Pazartesi

Çevre ve İklim konusunu ilmi araştırmanın önemi (Yeşil Ekonomi 84)

 

Bozulan çevre, azalmakta olan ve kirlenen tabii kaynaklar, iklim değişikliği, küresel ısınma ve kuraklık gibi olumsuz gelişmeler insan oğlunu bu kötü gidişattan çıkış ve iyileştirme hedefiyle yeni arayışlara yönlendirmiş bulunuyor.

Başta insan sağlığı ve hayatı olmak üzere bütün canlıları olumsuz yönde etkilemeye başlayan çevrenin ve iklim değişiklikleri olumsuzluklarının üstesinden gelmek hedefiyle ülkeler, ilgili kurum ve organizasyonlar kapsamlı bir çalışmanın içine girmiş bulunuyor.

Çevrede meydana gelen olumsuz gelişmeleri bertaraf etmek için geride kalan on yılı aşkın bir süre içinde birçok devlet yönetimi yeşil ekonomi kavramını stratejik bir kavram olarak öne çıkmaya başladı.

Yeşil ekonomi kavramı öncelikle çevre ve ekonomi arasında kesişme üzerine odaklanıyor.

Bir ekonomi ve işletme faaliyetinde hedefler belirlenirken ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlara eşit ağırlık vermeyi sağlayacak büyümeyi yeniden yönetmeye yol açacak olan yeşil bir ekonomiye doğru geçiş kaçınılmaz görülüyor...  

Kapsayıcı bir yeşil ekonomi eşitsizliği kötüleştiren, israfı teşvik eden, kaynak darlığını tetikleyen ve çevre ve insan sağlığına tehdit oluşturan hakim ekonomik modele alternatif olarak gösteriliyor. Ülkeler ekonomilerini sürdürülebilirliğin itici gücüne dönüştürerek şehirleşme ve kaynak daralmasından iklim değişikliği ve ekonomik istikrarsızlığa kadar 21. yüzyılın zorlukluklarını üstlenip çare üretmeye hazırlanıyor.  

Bu çerçevede Birleşmiş Milletler Çevre Programı, 2008 yılında Yeşil Ekonomi İnsiyatifini başlatmış.

Çevre yatırımlarını destekleyecek, politik iradeyi motive edecek ülke seviyesinde tasarlanmış destek ve küresel araştırma programı yeşil ekonominin önemli bir unsurunu oluşturuyor.

Bir çok hükumet ve hükumetler arası organizasyonlar için Yeşil Ekonomi kavramı stratejik bir öncelik olarak gündemde yerini alıyor.

Yeşil ekonomiyle sürdürülebilirlik tesis edilerek, kaynak darlığından iklim değişikliği ve ekonomik istikrarsızlığa kadar yirmi birinci yüzyılın büyük zorluklarını aşmak amaçlanıyor.

Kapsayıcı bir yeşil ekonomi insan refahını geliştirmeyi ve sosyal adaleti inşa etmeyi, çevre risklerini ve darlıklarını azaltmayı öngörüyor.

Giderek azalan ve kirlenen çevre ve tabii kaynaklar insan hayatını tehlikeye atacak olumsuzlukları beraberinde getiriyor.

Özellikle su ve toprak kaynaklarının azalması ve kirlenmesi ve bu olumsuz durumun devam etmesi açlık, yokluk, yoksulluk gibi kritik sıkıntıların oluşmasına ortam hazırlıyor.

Kapsayıcı bir yeşil ekonomi adaletsizliği kötüleştiren, israfı teşvik eden, kaynak kıtlığını tetikleyen ve insan sağılığına ve çevreye yaygın tehditler üreten bugünün hakim ekonomi modeline alternatif olmayı amaçlıyor.

Bu doğrultuda iklim konusu önem taşıyor. Kurulacak araştırma enstitüleriyle iklim ve çevre bilimi kapsamlı bir şekilde ele alınarak üzerinde ilmi çalışmalar yapmayı gerektiriyor. Böylece kuraklık ve bozulan yağış düzeninin nedenlerini araştırma ve çözüm üretme yoluna gidilebilir.

Aynı zamanda sıfır emisyon ve sıfır atık hedeflerini gerçekleştirmek mümkün olabilir. Münferit ve toplum eğitimi ve çevre hassasiyetinin ve çevre hakkı konusunun işlenmesi bu hususta önem taşıyor.