Bir İslam
ülkesi daha iç savaşa sürüklendi. Aslında emperyalist güçlerin bu yöndeki
gayretleri yıllar önce başlamıştı.
Bir Afrika medya
kaynağına göre Sudan 2003 yılından beri ihtilaf içinde bulunuyor. Milyonlarca
insanın yerinden olmasına geniş çaplı bir yıkıma neden olan bu iç çatışmanın
temeli o tarihte atılmış. İhtilafın iki isyancı gurubun hükumetin Darfur
bölgesini ihmal etmesi nedeniyle başladığı belirtiliyor. Sudan hükumeti ise söz
konusu isyancılara karşı Cancavid olarak bilinen yerel milisleri
silahlandırarak isyancılara karşılık verdiği belirtiliyor. Çatışmanın insani
krize yol açtığı milyonlarca insanın yerinden olduğu ve yardım ihtiyacında
olduğu, ayrıca yüzlerce vatandaşın ölümüne yol açtı.
2019 yılında
devlet başkanı Ömer Beşir’in görevden alınmasıyla ülke giderek
istikrarsız bir yapıya dönerek bugünlere gelindi.
Ülke bugünkü
duruma gelmeden önce Uluslararası Ceza Mahkemesi Ömer Beşir hakkında suç
duyurusunda bulunmuş, yargılanmasını istemişti. Sudan'ı bugün içinde bulunduğu
duruma sürükleyen iradenin adımları o zaman atılmış görünüyor...
Ömer Beşir
sonrasında 2020 yılında geçici hükumetin isyancı guruplarla barış anlaşması
imzalamayı kabul edecek çaba göstermiş. Ancak isyancı gurupların hepsi
anlaşmayı kabul etmediği, dolayısıyla şiddet bazı bölgelerde devam ede gelmiş.
Sudan'daki ihtilafın kompleks olduğu oyunda menfaat mücadelesi ve çoklu aktörlerin var olduğu
ifade ediliyor. Sadece isyancıların hükumete karşı olduğu basit bir vak'a
olmadığı, etnik, politik ve ekonomik gerilimlerin bir ağından ibaret olduğu
görüşü var.
Ana
sebeplerden birinin kaynakların adil olarak dağıtılmadığı, hükumetin kuzey
bölgedeki elitler tarafından hüküm sürdüğü, güneyin yoksul bırakıldığı iddia
ediliyor.
Hükumet ve
isyancı guruplar arasında barış görüşmelerinin yapılması, İhtilafın giderilmesi
yönünde çabalar devam ediyor. Ancak gelişmenin yavaş gittiği, çatışmaların
savunmasız halk üzerindeki olumsuz durum etkisini sürüdürüyor. Diplomatik
çabalarla uluslararası toplumun ihtilafı çözmek için rol oynayacağı ve krizden
etkilenenlere yardım sağlanması bekleniyor...
Uluslararası
toplumun ve ilgili kurumların konuyu ciddi bir şekilde ele alacağına dair gelişmenin
olması biraz zor görünüyor. Çünkü gerek uluslararası toplum ve gerekse ilgili kurumlar
benzer konularda bugüne kadar samimi olamamışlar. Olsalardı bugün diğer İslam
ülkelerindeki uzun yıllardır devam eden benzer sıkıntılar son bulmuş, bu
ülkeler huzur ve güvene kavuşmuş olurdu.
Uzun
yıllardır istikrarsız hale getirilen, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen,
Filistin, Libya gibi ülkeler ne yazık ki huzur ve güvene kavuşamamış.
Hukuk kurallarını
uygulamaktan uzak olan Uluslararası Ceza Mahkemesinin bu hususta adil bir icraat
göstermediği yukarıdaki ülkelerin bugün içine düşürüldüğü durumdan net bir
şekilde anlaşılıyor.