Dünya içinde bulunduğu şartlar nedeniyle yeniden yapılanma gerektiriyor.
Özellikle iklim değişikliği ve tabii çevrede meydana gelen aksaklıklar, yerleşim
alanlarından tutun da üretimle ilgili ekonominin her dalında değişim ve dönüşüm
faaliyetini gerektiriyor. Bu değişim ve dönüşümün başlamış olduğu görülüyor.
Çevreyi kirleten ve dumura uğratan üretim modelleri yerine daha temiz ve
tabii kaynakları koruyan modeller araştırılıp bulunarak uygulamaya alınıyor.
Tabii kaynakların temiz kalması ve sürdürülebilir bir yapıya
kavuşturulması başta insan olmak üzere diğer canlılar için önem arz ediyor.
İklim ve çevre şartlarının bozulması, yağış düzenin, atmosfer olaylarının
tehlikeli bir duruma dönüşmüş olması insan hayatını tehdit eder duruma gelmiş.
Gelecekte iklim ve çevre bozulmasından dolayı deniz kıyı kesimlerinde
yaşayan topluluklar için bu alanların tehlikeli olacağı tahmin ediliyor.
Deniz suyunun yükselmesi bu bölgeleri mesken tutanlar için oluşturacağı
hayati tehlikeden dolayı bu toplulukları göçe zorlayacağı gibi bulundukları
yerlerdeki mevcut işlerini de kaybedecekleri öngörülüyor...
Hortumlar, kasırgalar, seller bulundukları bölgelerde hayatlarını
sürdürenleri tehdit ediyor, meydana geldiklerinde can ve mal kayıplarıyla
sonuçlanıyor.
Gerek dünyanın hemen hemen her ülkesinde ve gerekse ülkemizde son
yıllarda meydana gelen sel afetleri neticesinde üzücü neticelere şahit oluyoruz.
Sel afetlerinde bu tehlikeye maruz kalan yerler ise genellikle dere yataklarındaki
meskun alanlardan oluşuyor.
Birkaç ayda yağan yağışın bir iki gün içinde meydana gelmesi, mevcut
yapı ve ortamın bu su kitlesini idare edecek kapasitede olmadığından dolayı üzücü
ve telafisi olmayan neticelere sebep oluyor.
Bu gibi yerlerde şehirleşmenin artması su havzalarını ve yataklarını
işgal ettiği için, tabii olarak aşırı yağışlar meskenleri ve içinde bulunan can
ve malı hedef alıyor.
Bu durum da bu tür yapılaşmanın ve şehirleşmenin olduğu yerlerde yeniden
yapılaşmayı, bu alanların boşaltılarak su yataklarına ve su havzalarına
bırakılmasını kapsayan bir dönüşümü gerektiriyor.
Özellikle hayati tehlike arz eden bölgelerde yapılaşmanın jeolojik ve
topoğrafik özellikler bakımından elverişli bölgelerin bulunduğu alanlara taşınmasıyla
söz konusu tehditler mümkün olduğu kadar aza düşürülmüş olacak.
Düşen yağışlar böylece tehdit oluşturmaktan ziyade mümkün olduğu kadar faydalı
bir hale dönüşmüş olacak.
Özellikle suyun gerek kalite ve gerekse kantite bakımından azalma
eğiliminde olması ve bu durumun gelecek on yıllarda daha da artış eğiliminde
olacağı beklentisi su kaynaklarını koruma ve kollamanın önemi ortaya çıkarıyor.
Yine kuraklığın canlılar için bir tehdit haline gelmesi, bu tür alanların su havzalarına dönüştürülmesiyle sel ve taşkın afetlerinin fırsata çevrilmesine ortam hazırlamış olacak.
Sel ve taşkın gibi atmosferik olaylar neticesinde yağan yağmur birkaç açıdan zarar verdiği gibi tutulmadan akıp gidiyor. Sel ve taşkınların nerede ve ne ölçüde meydana geleceğini önceden kestirmek mümkün değil, bu nedenle dere yataklarının imar ve yapılaşmaya kapatılması ve aslına dönüştürülmesi söz konusu afetlerin muhtemel zararlarını azaltmada katkı sağlayacak.