İran ve Rusya'nın desteği ile Esed Suriyeyi haritadan sildi ve
Rusya'nın emrine verdi. Böyle bir satış şekli herhalde dünya tarihinde, insanlık
tarihinde görülmemiştir. Çünkü bu satışın bedeli bu ülke insanlarının kanının acımasız bir şekilde, en vahşi bir şekilde akıtılarak yapılmıştır. Her türlü insani değerler ayaklar altına alınarak yapılmıştır. Bütün dünyanın gözü önünde temel hak ve hukuk ihlali yapılmıştır.
Böylesine mide bulandırıcı bir şekilde yapılan bu ülkenin satışı, gerçek sahiplerine eşi
görülmemiş işkenceler yapılarak, eşi görülmemiş insanlık dışı muameleye tabi
tutarak yapılmıştır.
Dokuz yılı aşan bir süredir Suriye'nin asıl sahipleri bu ülkenin sözde
yönetimi tarafından akıl almaz işkence ve insanlık dışı hakaretlere maruz bırakılmış, bu insanlık suçu BM tarafından ve uluslararası medya tarafından belgelenmiştir.
Suriyeli savunmasız insanlar özellikle kadınlar ve kızlar maruz
kaldıkları alçakça saldırılardan dolayı hayatta kalmaktansa ölmeyi tercih
ettiklerini haklı olarak ifade ediyorlar.
Bu savunmasız insanlara alçakça yapılan muameleler karşısında bu ifadeyi
kullanıyorlar.
On yıla yaklaşan uzun bir zamandır Suriyeli savunmasız insanların maruz kaldıkları zulmün bu kadar sürmesi ve bu derece vahşete dönüşmesi aynı zamanda buna açıkça destek veren ülkeler
tarafından yapılmıştır.
Sözde insan haklarının kabul gördüğü ve uygulandığı bir dünyada, sözde
hak ve hukukun savunulduğu, korunduğu bir dünyada bunlar yapılmış.
Maalesef söz konusu değerler sadece kağıt üzerinde kalmış. Bu değerlerin savunulması
ve uygulanması ancak emperyalist güçlerin menfaati olduğu zaman gündeme
geliyor.
İnsanlığın huzur, güven ve her türlü insani değerinin korunması,
sürdürülmesi için kurulan Birleşmiş Milletler maalesef bu temel değerlerden
tamamen uzaklaşmış, yeryüzünde meydana gelen zulme sadece seyirci kalmayı tercihe dönüşmüştür.
Zaman zaman bu insanlık dışı olaylar karşısında sözde üzüntüsünü ve
kınamasını yaparak BM işi geçiştirmekte.
Çünkü beş daimi üye her ne pahasına olursa olsun, her türlü insani
değerin ayaklar altına alınması karşısında önce kendi menfaatini bakıyor.
İşte BM’nin bu beşlisi bugün yeryüzünde yaşanan özellikle İslam dünyasında
meydana gelmiş ve yaşanmakta olan insanlık dışı olaylar karşısında tavrını
değiştirmeden varlığını sürdürüyor.
Bu beşli aynı zamanda hak ve hukuku korumak ve sürdürmek için
uluslararası kurumların da çalışmasını önlüyor.
Eğer bu kurumlar hak ve hukuktan yana icraat yapmış olsaydı, bugün Irak’ta,
Suriye’de, Filistin’de, Afganistan’da, Yemen’de, Libya’da ve Myanmar’da, Doğu Türkistan'da insan
katliamı ve insani temel değerlerin katliamı yapılmazdı.
ABD’de haksız bir şekilde bir zenci vatandaşın dünyanın gözü önünde
katledilmesi hemen hemen bütün dünyada haklı olarak infiale yol açtı.
Bu haksızlık karşısında tepkilerini gösteren göstericiler aynı zamanda yıllardır
yukarıda bahsettiğimiz ülkelerde meydana gelen insanlık dışı olayları da gündeme
getirseydiler herhalde insani değerleri korumak için kurulmuş olan kurumları
harekete geçirmiş olurlardı.
BM Güvenlik Konseyinin bu hususta çare bulması biraz zor görünüyor,
çünkü beş daimi üye bizzat insan haklarını ihlal diyor.
Ancak bu husustaki uluslararası sivil toplum kuruluşları görevlerini
yapmaya cesaret ederlerse bu zulüm son bulabilir.
Suriye’de başına gelen insanlık dışı sıkıntılardan dolayı, o
alçaklıkları görmektense ölmeyi tercih eden savunmasız Suriyeli kadının dediği
gibi “Esed Suriyeyi haritadan sildi” bunu da sırf kendi koltuğunu korumak için
yaptı. Fakat bu zulmü yaptıranlar er ya da geç o koltuğu ona bırakacaklar mı?