16 Ocak 2020 Perşembe

Unprecedented scenes in Syria




Unprecedented humanitarian tragedy.
Unprecedented carnage.
Heartbreaking views have been happing since 2011 in Syria.
Since that date humanitarian crises has increasingly deepened.
Killings and violence targeting defenseless innocent people in Idlib is a crimes against humanity’.
Since 2011, hundreds of thousands of people have been killed by the regime in Syria.
The events which have been continuing since 2011 are not only a human beings tragedy, it is frankly a massacre.
This massacre is committed in front of the entire world’s eye. This massacre is carried out in front related units of the United Nation’s eye and as well as international humanitarian organizations.
This massacre is committed in front of so-called international human rights organizations’ eye.
In this context, so that international human rights and international law have been also killed.
For this reason barbarity, atrocity, carnage, massacre are happening and every kind of buildings are being destroyed in Syria.
As known that the country needs urgently lasting peace and stability on behalf of the core values which are claimed by human beings.
As known, having every kind of external support, the Syrian regime assaults and drop heavy weapons on defenseless Syrian children and people who are the owner of the Syrian territories.
This is an unprecedented massacre which is committed by the regime in Syria. This kind of massacre maybe seen first in the world.
The question must be asked is that how long this massacre will go on?
Which international organization will interfere so as to stop killing of defenseless and innocent people in Syrian?
Currently there is no sign when this carnage would end and this means massacre will continue in Syria until international law and international humanitarian organizations starts their respective operation.
Otherwise the world will continue to watch this mercifulness, unjustness, brutality!

9 Ocak 2020 Perşembe

Diyarbakırlı annelerin feryadı!



Diyarbakırlı anne ve babalar 3 eylül 2019 tarihinde haklı bir hareket başlattılar.

Cinayetlerini, zulümlerini ve insanlık dışı emellerini gerçekleştirmek, aynı zamanda emperyalist ve sömürü dünyasına hizmet etmek için terör örgüt PKK 36 sene önce eşi ve emsali görülmemiş terör eylemi başlattı. 

Bin yıldır birlikte yaşayan bu ülke insanlarını başkalaştırmak ve birbirine düşürmek maksadıyla hak ve hukuk söylemleriyle alçak emellerini gizleyerek dış destekli terör örgütü onbinlerce masum insanın kanını döktü.

İşte Diyarbakırlı annelerin feryatları:

"Çocuklarımızı istiyoruz"

Kürt, Türk meselesi yok burada. Sadece kendi makam derdi için gençleri öldürtüyorlar.”
“Bu Kürt Türk davası değil.”
“Kızımı dağa götürenler lüks otellerde eğleniyor”
"Kardeşim için buraya geldim. Kardeşimi istiyorum. Kardeşimi HDP götürüp PKK'ya verdi. HDP'den kardeşimi istiyorum. Sorumlu HDP'dir. Kardeşim gelmeden buradan kalkmayacağım."
"Günlerdir anneler ve babalar olarak buradayız. Tüm yavrularımızı geri versinler. Ne istediniz garibanlarımızdan? Yavrularımızı istiyoruz, onlar için buradayız." 
"Kızım için geldim, kızımı almadan buradan gitmiyorum. Ha PKK ha HDP hiç fark etmez."
"Kızım, sesimi duyuyorsan gel. Hiçbir şeyden hiç kimseden korkma.
“Çocuğumu almadan bu eylemden vazgeçmeyeceğim”
“Türk bayrağı altında doğduk Türk bayrağı altında da öleceğiz”
“Oğlumu hayalinden, geleceğinden ettiler”
“PKK’nın Kürtlere yaptığı bu zulüm artık yeter”
“Bizim yüreklerimizi yakmak için parti kurmuşlar”
“Oğlum getirilinceye kadar buradan ayrılmıyorum”
“Çocuklarımızı bizden çalıp götürdüler”
“Çocuklarımızı almadan buradan gitmeyiz”
“Yavrumun eli silah tutmayacak kalem tutacak”
“Oğlumun gençliğini, hayallerini çaldılar”
“Ölürüm de oğlum gelmeden gitmem”
"Bayrağımız, vatanımız, toprağımız var. Bu toprak hepimizin, bu vatan hepimize yeter. Neden bu zalimlik? 5 yıldır hiçbir zaman ümidimi kesmedim. Allah'tan ümit kesilmez. Her an, her dakika, her saniye bekliyorum. Hiçbir zaman ümidimi kesmedim. Anneler inşallah bu çocukları onların elinden kurtaracak. O zalimlere de kalmayacak bu dünya." 
"Ciğerimizi kopardılar bizden. Birisi çıkıp 'Niye burada bekliyorsunuz?' dedi mi? Üstelik hakaret ettiler bize. 'Bunlar para için burada oturdular'. Hangi evlat parayla satılır? Onlar kendi evlatlarını parayla satıyorlar mı? Niye fakir, fukara, garibanın evladını parayla satıyorlar? Bizden ne istediler?"
Nöbetteki babalardan, “Burada demokrasi yok, burada alçaklık var. 5 yıldır ben oğlumdan haber almıyorum. Diğer ailelere de sesleniyorum. Gelin bunların kirli yüzünü görün, gelin bakın çocuklarınızı dağa kaçırıyorlar. 12 yaşındaki, 14 yaşındaki çocukları dağa kaçırıyorlar. Gelin bunların kirli yüzünü görün. Utanmazlar yeni bir kapı açmış ve kim bilir burada ne kadar insanın kanına girmişler, kaç çocuğun kanına girmişler, utanmalılar. Mecliste bazı vekiller konuşup duruyor, gelin bunların kirli yüzünü görün.. Ben buradan devletime sesleniyorum, artık bunların kirli yüzünü görsünler ve bunlara maaş vermesinler. Bu aldıkları maaşla bizlere zulüm yapıyorlar.”

1 Ocak 2020 Çarşamba

BM huzur ve güveni gençlerle sağlayacak



Dünya huzur, barış ve güvenliğini sağlamak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletleri 2020 yılında 75. Yılını kutluyor.
Ancak bütün dünyanın huzur ve güveninin teslim edildiği beş güç yüklendiği bu hayati görevi yerine getirme konusunda yetersiz kaldığı gibi adil de hareket etmiyor.
Sözde huzur ve güveni sağlamak şöyle dursun, yeryüzünde nehirler gibi mazlum kanı akıyor.
Savunmasız insanlar eşi görülmemiş bir şekilde zalimlerin katliamına maruz kalıyor.
Günümüzde ya iç savaş, ya da terör olaylarıyla acımasızlık, zulüm ve katliam zirve yapmış durumda.
20’inci asrın son on yılları ve bu asrın ilk iki on yılı terör ve iç savaşların zirve yaptığı yıllar oldu.
Ayrıca geçtiğimiz yüzyılın son on yılı Sovyet Blokunun çöktüğü, insan fıtratıyla bağdaşmayan komünizm teorisinin ve tehlikesinin ortadan kalktığı bir dönem oldu.
Komünizm tehlikesi ortadan kalkmıştı, fakat yerine terör ikame edilmişti.
Terör vahşeti ağırlıklı olarak, özellikle bazı İslam ülkelerinde on yıllardır etkisini sürdürüyor…
Son olarak Mogadişu’da 2 Türk vatandaşıyla 81 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırı terör devletinin yeni bir vahşetini gösteriyor.
Terör istisnasız olarak İslam ülkelerinde en vahşi bir şekilde etkisini sürdürüyor.
Suriye’de tükenme noktasına gelmiş olan rejim dış desteklerle yaklaşık sekiz yıldır savunmasız insanların üzerine en ağır silahlarla vahşet saçıyor.
İnsanlık suçu işleyenlerin cezasız kalmaları bu vahşeti yapanları cesaretlendiriyor.
Açıkça bu durum vahşete göz yuman bir uluslararası hukuk sisteminin varlığını ve çalışmadığını ve insan hakları organizasyonlarının görev yapmadığını gösteriyor.
1945 yılında uluslararası barış ve güveni sağlamak maksadıyla kurulan bu insani teşkilat artık asli görevini yerine getirme melekesini kaybetmiş.
İşte dünyanın huzur ve güvenlik görevini üstlenen BM’nin bu önemli görevinde ya çaresiz ya da üstlendiği görevi yerine getirme kabiliyetinden yoksun bulunmasından dolayı yeni bir uygulama başlatıyor.
Çünkü bu kurumu yönetenlerin eli ve kolu bağlanmış sadece demeç vermekle yetinebiliyorlar. Bu nedenle mevcut yapının dünyaya huzur ve güven getiremeyeceğini iş başında bulunanlar çok iyi anlamış bulunuyor.
İşte BM dünyanın birçok yerinde etkisini sürdüren açlık, yoksulluk en önemlisi de terör ve iç çatışmalara çare bulmak için kurumun 70. Yılında yeni bir uygulama başlatıyor.
Bunun için 2020 yılında bütün dünya genç nüfusunun katılacağı ve görüş belirteceği bir oturum, bir nevi dünya milletleri meclisi şeklinde olacak bir oturum düzenleyip dünyanın içinde bulunduğu çıkmaza çare bulma hedefleniyor.
Böylece küresel huzur ve güveni üstlenen BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi yerine dünyanın genç ve sağduyu sahiplerinin hak ve adaletten yana görüşlerini bütün dünyaya duyurarak mazlumlara bir çıkar yol bulması umuluyor.
Eğer bu katılım adil ve özellikle zulme maruz kalan ülkelerin sesine ağırlık verirse, mazlumların kanını akıtmaktan çekinmeyen zalimler uluslararası hukuk önünde hesap verebilirler.