13 Mayıs 2019 Pazartesi

23 haziranın önemi




Batılı anlayış ve bakış acısının üzerine bina edildiği temel yaklaşımın “kendi ne yaparsa yapsın hep doğru, kendisine muhalif olanın ya da boyunduruğuna girmeyenin her uygulaması ise yanlıştır” prensibine dayanmaktadır.
Bu yaklaşım sömürü ve emperyalist dünyasının anayasasıdır.
Doğruları, hakikatleri ters yüz etmede mahir olan bu anlayış sömürü ve Siyonist anlayışın değişmez kuralı olmuştur.
Onun için Müslüman adına, İslam adına ne söylense, hangi lehte karar alınsa onlar için yanlış ve kanunsuzdur.
Bu tür kararlar kendileri açısından hukuksuz ve demokrasiyle bağdaşmaz bulunur.
Hak ve hukuk kuralları ve sınırları onlar tarafından belirlenir ve uygulanır.
Bu anlayış nedeniyledir ki bugün yeryüzünde milyonlar ve milyarlar temel haklarından yoksun bulunuyor.
Yeri geldiğinde insan haklarından ve hukukun üstünlüğünden dem vururlar, fakat onlarda bunun esamisi bulunmaz.
Bu zihniyet sadece batı zihniyeti olmayıp menfaati icabı başka yerlerde de varlığını sürdürüyor...
İsrail devleti Müslümanları açıkça bir tehdit unsuru olarak gösteriyor.
ABD aynı şekilde işine gelmediğinde bir Müslüman ülkenin tehdit oluşturduğu kararını alarak gerekirse saldırı düzenleyebiliyor.
Kurulan paravan terör örgütleri ise İslam adına masum insanların canına ve malına göz dikiyor. Bunu da öylesine ustalıkla yapıyorlar ki bu örgütler kendilerine sempatizan bulabiliyor ve din kardeşlerine haince ve canice saldırılar düzenleyebiliyor.
Bir kısım İslam ülkesinin lider kadrosu makam ve menfaatleri gereği emperyalist güçlerin süfli oyunlarına çanak tutuyor.
Emperyalistler için demokrasi ve hukukun üstünlüğü kendi menfaatleri olduğunda gündeme geliyor.
Kapsayıcı bir insan hakları ve hukukun üstünlüğü anlayışından uzaklaşan bir batı dünyasının varlığı artık su götürmez bir şekilde anlaşılır olmuş.
Kendilerine yalaka olacak birilerini bulunca olanca güçleriyle desteklerini veriyorlar.
İstanbul’da yenilenecek seçime karşı çıkışlarının temel nedeni de bu.
Kullanacakları birinin seçilmesini istemeleri bu yüzden.
Bu acı gerçeğin ortada olmasına rağmen seçimin yenilenmesine karşı çıkanlar ya bu işte menfaati olan bir azınlık kesim ya da memleket ve millet sevgisinden bihaber olanlar.
Yeri geldiğinde dürüstlük ve doğruluktan dem vuranlar, hilelerle dolu bir seçime göz yumulmasını istiyor…
Daha 31 mart seçiminin neticesi belli olmadan kameralar karşısına geçip de ‘İstanbul'a da bahar gelecek’ diye açıklama yapanlar, neticenin kendileri lehine önceden organize edilmiş olduğu izlenimini veriyordu. Nitekim seçim sonrasında ortaya çıkan hile ve yanlışlıklar millet iradesini hiçe sayan organize işlerin yapıldığı belgelerle ortaya konuldu.
Bu ortaya çıkarken söz konusu partinin seçim geçmişi hafızlarda tazelendi.
Yani millet iradesinin hiçe sayılıp baskıcı bir usulle seçimlerin nasıl organize edildiğini hatırlattı...
Son seçimde yapılan hileler, bu  güruhun iş başına geldiğinde nasıl bir icraat yapacağının da işaret fişeği olmuştur.
Bu da 23 haziran İstanbul seçiminin ülkenin menfaati açısından ne denli önem arz ettiğini gösteriyor.
Temennimiz millet iradesinin gerçekleri görmesi ve bu yönde tecelli etmesidir.