Sınır tanımazlık hareketi insani amaçla kurulmuş organizasyonlardan oluşuyor. Sağlık hizmeti sunmak amacıyla doktorlar tarafından kurulan ve çeşitli şekilde haksızlık ve şiddete maruz kalan gazetecileri desteklemek amacıyla kurulan sınır tanımaz gazeteciler aslında iyi niyet ve maksatlarla kurulmuş organizasyonlar.
Bazen bazı değerleri hiçe saysalar da asıl amaçları insana hizmet etmek.
Ancak sınır tanımazlığın bu insani amaçla kurulmuş hareketi yanında kötü alışkanlık, eğitim ve saygı eksikliğinden kaynaklanan başka dalları da var.
Bu eksiklikler zincirine biraz da nemelazımcılığı da eklemek gerekiyor. İşte bu olumsuz anlayış ve bakış açısı çevreyle bütünleşince vay geldi o çevrenin haline demekten insan kendini alamıyor.
Çevre dediğimiz; havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, toprağında yetiştirdiğimiz envai çeşit gıda maddeleri beslendiğimiz o ortam aynı zamanda bir ülkenin göstergesi, dışa açılan penceresi. Hiçbir söze hacet bırakmadan göze ilk temas eden alanlar.
Turizm sektörünün gelişmesi için önemli bir unsur. Öncelikle temiz ve huzur veren bir çevrenin turizm sektörüne yapacağı olumlu desteği akıldan çıkarmamak gerekiyor. Temiz bir çevre aynı zamanda bir ülke itibarı açısından da göz ardı edilemeyecek temel bir kıstas. Meselenin sağlık, ruhsal ve insanı ferahlatan yönünü de unutmamak gerekiyor tabii. İşte hayati önem taşıyan, gelişmiş ve kalkınmış toplumların da önemli bir göstergesi olan çevreye olan duyarlılığımız ve sorumluluğumuz konusuna bir değerlendirme yapılırsa hiç de olumlu not alacağımızı beklemek doğru olmaz. Çevreye karşı olan mevcut alışkanlıklarımızı değiştirmek için bir gayret sarf etmeksizin böyle bir beklenti içinde olmak safdillikten öteye geçmez herhalde.
Yerel yönetimler ne kadar çok gayret gösterirse göstersinler toplum olarak bu konuda hassasiyetimizi göstermedikten sonra istediğimiz seviyeye gelmemiz mümkün olamaz ne yazık ki. Kirletenler ordusuna karşılık mevcut temizlik kadrosunu iki katına da çıkartsanız temiz bir çevreyi sağlamak mümkün olmaz. Özellikle günümüzün her alanda bulunan teknolojik gelişmelerin bilinçsizce kullanımı neticesinde temiz bir ortam bulmak mümkün olmuyor. Öncelikle çevre ve çöplük kavramlarını iyi anlamak ve her ikisinin ayrımını iyi yapmak gerekiyor. Ayağımızı kapının dışına attığımız andan itibaren her yeri çöplük olarak görürsek sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre bulmak mümkün olmaz.
Piyasa ekonomisi için söylenmiş olan ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ doktrin anlayış ve yaklaşımının çevreye uyarlanması kabul edilemez. Ancak ne yazık ki bugün çevre konusunda görülen anlayış bu. Elimizde, avucumuzda, cebimizde ne bulursak çok kolay bir şekilde bulunduğumuz yer neresi olursa olsun atarsak çöplükle çevre arasındaki fark nasıl ayırt edeceğiz. Arabanın camını aç dök, evin camını aç dök… sigara paketi, izmariti, her türlü ambalaj ve paketleme malzemelerini çok rahat bir şekilde boş ver aldırma anlayışı ile rast gele saçmakla temiz bir çevreye sahip olmak nasıl mümkün olacak? Bunun böyle olmayacağı gibi çevre hakkı denen kavramı da ihlal etmiş oluyoruz. Çevre yasasına göre çevre polis teşkilatının kurulması zaman zaman gündeme gelse de işin esası eğitim ve topluma karşı olan saygı anlayışının geliştirilmesinden geçiyor.
Sınır tanımaz kirletme anlayışı hükmünü sürdüğü müddetçe başta insan olmak üzere bütün canlılar için elzem olan temiz bir çevreyi bulmak biraz zor olacak gibi. Bu hususta söylenecek söz çok… Yaşam kalite seviyesini yükseltmek elimizde!