İnsan
faaliyetlerini kolaylaştıran ve hızlandıran enerji kaynaklarına olan ihtiyaç
her geçen gün artıyor. Her ülkenin ihtiyacını karşılayacak miktarda enerji
kaynaklarına sahip olmaması enerji kaynaklarının stratejik ve hayati önemini ortaya
çıkarıyor. Fosil enerji kaynaklarının çevre kirliliği, iklim değişikliği ve
küresel ısınma gibi sakıncalı tarafları nedeniyle, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına
doğru hızlı bir yöneliş var.
Enerji ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesinde
temel bir girdi. Üretim ve hizmet sektörünün en temel
bileşenlerinden biri...
Stratejik karaktere sahip olan enerji kaynakları küresel ekonomide
anahtar bir rol oynuyor. Sahip olduğu özellikler nedeniyle işgallere, savaşlara, ihtilaflara yol açıyor…
Stratejik öneme sahip olması nedeniyle bu özelliğinden dolayı, söz
konusu ülkelerin bu açıdan risk yönetim stratejilerine sahip olmalarını
gerektiriyor. İyi yönetilemediği takdirde zengin enerji kaynaklarına sahip
ülkeler bu zenginlikten faydalanamadıkları gibi sefil duruma düşebiliyor.
Emperyalistlerin ve sömürü dünyasının en fazla hedef tahtasına
koyduğu ülkeler zengin enerji kaynaklarına sahip olanları kapsıyor.
Özellikle zengin petrol yataklarının olduğu bölgemizde emperyalist güçler bu zenginlikleri sömürmek için her türlü entrika ve komplo planlarını
uygulamaya almışlar.
Zengin kaynaklara sahip olan bu ülkeler geride kalan bir asrı iyi
şekilde değerlendirip gerek kendilerini ve gerekse diğer Müslüman ülkeleri bu
zenginliklerden istifade edecek bir strateji geliştirmemişler.
Bu kaynakları refah ve kalkınma doğrultusunda iyi yönetemedikleri
gibi, bu ülke insanlarının çektikleri acılar da cabası olmuş.
Şimdi ise enerji kaynaklarında şartlar gereği bir değişim ve
dönüşüm dönemi hüküm sürüyor.
Küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre kirlenmesi nedeniyle son
on yıllarda fosil kaynaklı enerji kullanımından kurtulma planları yapılıyor.
Bir yüzyıldan fazla bir zamandır kömür, petrol, doğal gaz gibi
fosil kaynaklı enerji türevleri en yaygın enerji kaynakları olarak kullanılıyor.
Geçtiğimiz yüzyılda güç ağırlıklı olarak bu fosil yakıtlardan
üretildi.
Fakat fosil kaynaklı bu enerji türleri karbon emisyonunun büyük
kaynağını oluşturuyor.
2010 yılında fosil yakıtlar insan faaliyetlerinden oluşan sera
gazının üçte ikisini oluşturmuş.
Bir analize göre düşük karbonlu enerji sistemine geçiş gelecek 20
yılda trilyonlarca doların daha iyi ekonomik büyümenin yatırımına yol açacak.
Uluslararası Enerji Ajansına göre, yeni enerji arzında artan
talebi karşılamak için yılda 2 trilyon doları aşan bir yatırım gerekiyor.
Ekonomilerin büyümesini muhafaza etmek ve iklim değişim
tehlikesinden kaçınmak maksadıyla dünya düşük karbonlu enerji sistemine dönüşüm
çabasında bulunuyor. Çoğunun kafasındaki soru ise bu değişimin ekonomiyi ve
finans sistemini zorlaması şeklinde.