Su kaynakları aşırı sömürülmeye maruz kalmış. Sanayileşmenin ve teknolojinin gelişip yaygınlaşması bir yandan su kullanımını artırırken diğer yandan mevcut su kaynaklarının kirlenmesine yol açmış.
Dünya çapında yer altı su kaynaklarının kayda değer oranı ve nehir sistemleri aşırı bir şekilde kullanılıyor. Dolayısıyla dünya çapında bulunduğumuz yüzyılda su kıtlığı kendini göstermeye başlayacak.
Uluslararası Su Yönetim Enstitüsü su kıtlığı tanımını iki şekilde
yapıyor: bunu fiziki darlık ve ekonomik darlık şeklinde sınıflandırıyor.
Fiziki darlık suyun sürdürülebilir arz limitine ulaşılmış olduğu durum. Bir diğer tanıma göre, fiziksel veya mutlak su kıtlığı, bir bölgenin talebinin o bölgede bulunan sınırlı su kaynaklarını geride bırakmasının sonucunda ortaya çıkıyor.
Ekonomik darlığın olduğu bölgelerde ise gerekli finans
kaynaklarını artırarak, bu vesileyle su arzlarını artıracak imkânın var olduğunu gösteriyor.
Uluslararası su yönetim enstitüsü (IWMI) Afrika alt sahrasında ve
güney ve güney-doğu Asya bölgelerinde ekonomik darlığın yaygın olduğuna işaret
ediyor.
OECD’ye göre dünya nüfusunun yarısı (4 milyar insan) 2030 yılına
kadar şiddetli su stresi altında yaşıyor olacak.
Bu insanlar temel ihtiyaçlar için, sanayi ürünleri ve gıda
yetiştirmek için daha fazla suya ihtiyaç duyacaklar.
Artan yaşam standartları; ülkelerin gelişip ve insanların geliri arttıkça daha fazla su kullanmaya ve et ürünleri gibi su yoğunluklu ürünleri tüketmeye yönelecekler.
Tabii sermayenin paha biçilmez hayati bir ürünü olarak yaratılan su, ekosistem hizmetlerine yeri doldurulamaz katkıda bulunuyor.
Ekosistemlerin azalması ise su teminini olumsuz şekilde etkiliyor;
yapılan gözlemler geçen elli yıl boyunca ekosistemlerin öncekinden çok daha
hızlı bir şekilde bozulma sürecine girmiş olduğunu gösteriyor.
Tatlı su ekosistemleri, sulak alanlar veya ormanlar tarafından
yapılan tabii su arıtma sistemleri en çok tehdit altında bulunan alanlar oluyor
ve bu alanlar en acımasız bir şekilde tahribe maruz kalmış bulunuyor.
Ters iklim değişimi; kurak arazi üzerindeki üretim iklim
değişiminin olumsuz etkileri ile kombine olduğu zaman toplam tarım veriminde önemli bir
azalma olacağı bekleniyor.
Nüfus arttıkça ve hava koşulları daha öngörülemez ve aşırı hale geldikçe fiziksel su kıtlığından etkilenen insan sayısının artması bekleniyor.