Ayasofya camiinin stratejik önemi vardı. Müzeye dönüştürülmesi aslında egemenlik
ve bağımsızlık surunda açılmış bir yaraydı.
Ayasofya açılmasaydı İstanbul’un fethi yara almış olacaktı.
Bu nedenle Fatih Sultan Mehmed Han o hayati vasiyeti yazmışdı.
Açılmamış olsaydı bu yara giderek kanserleşerek uluslararası alanda ülkemiz
adına daha büyük sıkıntılara neden olabilirdi. Bağımsızlığın ve fethin
düşmanlarına önemli bir koz vermiş olurdu. Çünkü emperyalistlere bırak elini
parmağını versen bütün bedeni alacak gerekçe ve bahane bulurlar.
UNESCO tarafından kültür mirası olarak kabul edilmesi, eser tekrar camiye
dönüşümüyle özelliğinden bir şey kaybetmiş olmuyor. Eser aynı eser, eğer UNESCO
bu dönüşümü bahane ederse taassubi bir yaklaşım sergilemiş olur…
Yunanistan’da kapatılan, başka amaçlarla kullanılan çok sayıda cami var,
zaman zaman gündeme geliyor. Yunanistan'ın bu hususa itiraz etmeden önce o
camileri aslına dönüştürmesi gerekir.
Yine İspanya’da bırakın Müze olmasını, kiliseye çevrilen camiler var.
Ayasofya'nın kapatılması ve müzeye çevrilmesi aslında kalenin içten
fethedilmesine yönelik atılmış önemli bir adımdı.
Sultan ileri görüşlülüğünü asırlar öncesinden göstererek bu hususun
önemini vasiyetinde belirtmiş. Çok şükür bu vasiyete sahip çıkıldı. Cami tekrar
ibadete açıldı.
Ayasofya'nın 86 yıl sonra tekrar cami olarak açılması sadece ülkemizde değil, diğer İslam ülkelerinde de memnuniyete vesile oldu. Bu da özellikle Müslüman
ülkelerden ülkemize gelerek camiyi ziyaret edeceklerin sayısının artmasına işarettir.
Bu durum meselenin görünen ve İslam alemi için memnuniyet veren tarafı.
Bu işin bir de görünmeyen yüzü var.
Bunu da ülkemizin geçmişte yaşadığı ve tamiri mümkün olmayan dinini,
vatanını seven toplum vicdanında iz bırakan bir acıdan biliyoruz.
Tek parti fethin sembolü olan bu camiyi müzeye çevirdiği gibi,
minarelerimizden günde beş vakit yükselen ezanın aslını değiştirerek Türkçe
yapmıştı.
Merhum şehit başbakan iktidara gelince bu önemli yanlışı düzelterek ezanı
aslına kavuşturdu.
Ancak bu hayırlı icraat bazılarının kinini artırmış, neticede merhum
başbakan Menderesi iki bakan arkadaşıyla dar ağacına götürmüştü.
Bu nedenle akıldan çıkarılmaması gereken bu önemli husus Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmed Hanın vasiyeti ve fethin sembolü olması nedeniyle 86
yıl sonra tekrar camiye kavuşturulması İslam düşmanlarının kinini de tekrar harekete
geçirecektir.
"Su uyur düşman uyumaz" atasözü gereğince bu konunun elbette gözden uzak
tutulmayacağı, uyuyan hain hücrelerin harekete geçmesine ve yenilerinin türemesine
fırsat verilmemesi için gerekli hassasiyet gösterilecektir herhalde.