20. Yüzyılda küresel nüfus, ekonomi üretiminde ve fosil yakıt
tüketiminde büyük artışlara sahne oldu. Büyümeden kazanımlar çoğu için
etkileyici oldu.
Ancak bu kazançlar sürdürülemez uygulamaların egemen olduğu çevre
sistemlerinin silsilesi üzerinde ise bir bedel oluşturdu…
Bu nedenle mevcut şartlar enerjinin üretim, teslim ve tüketim
şeklinde büyük bir dönüşümü gerektiriyor. Küresel enerji sektörünün büyük
ölçekli dönüşümünün mümkün olduğu, bunun da önemli yatırım gerektirdiği
belirtiliyor.
Mevcut ve gelişen teknolojileri kullanarak 46 trilyon dolarlık
ilave kümülatif yatırımla küresel emisyonun 2050 yılına kadar yarıya
düşürülmesi hedefleniyor.
Tabii kaynakların bozulması nüfus büyümesinden ileri gelen
ihtiyaçları karşılama kabiliyetine ve ekonomik faaliyete baskı yapıyor. Bu
nedenle yeşil büyüme bu sıkıntıyı karşılayabilecek nitelikte görülüyor.
Daha fazla refah eşliğinde yükselen talep yeni zorluklar
oluşturuyor.
Yenilenebilir kaynaklardan alınan düşük karbonlu enerji teminine
hızlı geçiş, aynı zamanda enerji etkinliğinde büyük kazanımlar ve yönetilemez
iklim değişikliğinden kaçınmak için hayati bir öneme sahip olduğu görülüyor.
Böyle bir değişimin istihdam üzerine önemli ölçüde net pozitif
etkilere sahip olacağı ve kırsal topluluklarda enerji yoksulluğunu gidermeye
yardım edeceği bekleniyor.
Sağladığı faydalar nedeniyle yenilenebilir enerji bu hususta önem
arz ediyor.
Güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji yatırımları aynı zamanda
çok daha fazla yeşil iş imkânı sağlayacak.
Özellikle ülkemiz temiz ve yenilenebilir enerji türleri açısından
şanslı bulunuyor.
Güneşli gün sayısının yüksek olması, buna ilaveten rüzgar,
jeotermal ve hidroelektrik güç santrallerinin kurulumu bu tezi destekliyor.
Yenilenebilir enerji teknolojileri enerjinin temiz kaynakları olup
geleneksel enerji teknolojilerinden çok daha düşük çevresel etkiye sahip. Aynı
zamanda, özellikle güneş ve rüzgar esaslı yeşil enerjinin tüketim maliyeti daha
da ucuz olacak.
Uluslararası yenilenebilir enerji organizasyonlarının
açıklamasına göre, sadece güvenilir %100 yenilenebilir enerjinin mümkün
olmadığı, fakat potansiyel olarak kayda değer miktarda bulunuyor.
Ancak güneş, rüzgâr, jeotermal, hidroelektrik ve biyoenerji
sektörlerini temsil eden organizasyonların ortaklığı bütün ölçeklerde %100 yenilenebilir
enerjiye erişilebileceğini gösteriyor.
Güneş enerji potansiyeli büyük oranda bulunuyor.
Diğer yenilenebilir enerji teknolojileriyle çalışarak, %100
yenilenebilir enerji sistemlerinin önemli bir kısmını sağlıyor olacak.
Güneş enerjisinin yanında rüzgâr enerjisi gelecek enerji
temininin önemli bir payına katkıda bulunabilecek.
Yapılan açıklamalara göre, 2050 yılına kadar rüzgâr enerjisi
küresel enerjinin %40’ını sağlayabilecek potansiyele sahip görülüyor.
Dünya Biyoenerji Derneği 2035 yılına kadar enerji teminine
%50’den fazla katkı sağlayacaklarını söylüyor.
Biyoenerji potansiyelini tamamen değerlendirilir kapasiteye
ulaştıracak teknolojilerin gelişip yaygınlaşmasıyla yenilenebilir enerjiye sağlayacağı katkı oranı artış göstermiş olacak.
Uluslararası Hidroelektrik Derneği ise günümüzde 1 milyardan
fazla insana güvenilir, temiz yenilenebilir enerji sağlandığını, katkısını 2050
yılına kadar ikiye katlayabileceğini belirtiyor.