Tarım ürünleri üretimi her zaman önemli olduğu gibi, olağanüstü durumlarda daha çok hayati önem arz ediyor. Savaşlar, kuraklıklar, tabii afetler gibi sıra dışı zamanlar sektörü söz konusu durumlara karşı dirençli, ihtiyacı karşılayacak oranda yeterli olmasını gerektiriyor...
Geçtiğimiz yüzyılda tarımda verim ve üretim artışına yeşil devrim
uygulaması neden oldu. Yeşil devrimin verimli büyümesi sulama, organik gübre,
haşere ve yabancı ot ilaçlaması ve fosil yakıta dayalı çiftlik makinelerinin
önemli oranda kullanımındaki artışa bağlı oldu.
Yeşil Devrim ilk olarak 1940’lı yıllarda Meksika’da başlamış.
Meksika buğday ithal ederken, bu teknolojiyi kullanmakla buğday arzının
yarısını ihraç etmeye başlamış.
Yeşil devrim teknolojilerinin dünya çapında yaygınlaşması ise 1950
ve 1960’lı yıllarda birim başına üretilen kalorilerin miktarında önemli ölçüde
artış olmuş.
ABD 1940’lı yıllarda buğday ihtiyacının yarısını ithal ederken,
Yeşil Devrim teknolojilerini kullandıktan sonra 1950’li yıllarda kendine
yeterli olmaya başlayıp, 1960’lı yıllarda ise ihracatçı konuma gelmiş.
Fakat toplam bitki üretiminde anlamlı kazanımlar elde edilmesine
rağmen, yeşil devrimin sonuçlarının tamamen pozitif olmadığı görülüyor.
Yeşil devrimin üretim kazanımları yenilenebilir olmayan kaynak
girdilerinin artan kullanımı ile yüksekçe korale olmuş ve bunların aşırı
kullanımı ile önemli çevresel maliyetlere yol açmış olduğu görülüyor.
Mevcut sürdürülemez tarım uygulamaları kimyasal girdi bağlantılı.
Bu nedenle yeşil devrimin devrini tamamladığı, sürdürülemez
olduğu, iyileştirilmesi gerektiği görüşünü öne çıkarıyor.
Örneğin gübreler, verimli olmayan suluma teknikleri, fosil yakıt
tüketimi ve sıklıkla yanlış arazi kullanım politikaları, ormanların ve sulak
alanların çiftlik arazilerine dönüşümüne yol açması gibi…
Bu sürdürülemez uygulamalar çevre ve tabii kaynaklar üzerinde çok
sayıda olumsuz etkiye yol açıyor.
Bunlar; biyolojik çeşitliliğin kaybı ve ekosistem hizmetlerinin
azalması, üst toprak besin maddelerinin erozyonu ve yok olmasına, tatlı suyun
artan azalmasına yol açıyor.
Rio+20 Sonuç Bildirgesinin temel bir hedefi olarak; bitkiler, besi
hayvanları, ormancılık ve su kültürü dâhil daha fazla sürdürülebilir tarımı
geliştirmek, genişletmek ve desteklemek konusuna önem veriyor.
Böylece gıda güvenliğini artırmak, açlığı yok etmek ekonomik
olarak uygulanabilir, arazi, su, bitki ve hayvan genetik kaynaklarını,
biyolojik çeşitliği ve ekosistemlerin muhafazası hedeflenirken; aynı zamanda iklim değişikliği ve
tabii kaynakların esnekliğini artırmak da amaçlanıyor.
Tarım küresel olarak tatlı suyun %70’lik kısmını kullanıyor.
Kötü toprak besin maddesi yönetiminin sebep ve netice ilişkisi
olarak artan su kirliliğinin meydana gelmesine zemin hazırlıyor.
Tarım faaliyetlerinin sera gazlarının yaklaşık %13-15’ine
tekabül ettiği ifade ediliyor.
Bu durumun üretim öncesi faaliyetleri, tarımsal üretim faaliyetleri ve
üretim sonrası faaliyetleri kapsadığı belirtiliyor.